PADİŞAHIN ÜÇ OĞLU
Bir padişahın üç oğlu vardı. Üçü de anlayışlı, görgülüydü. Her biri öbürlerinden daha değerli, cömertlikte yiğitlikte, savaş eri olmada öbürlerinden üstündü. Şehzadeler, padişahın tapısında toplandılar. Adeta padişahın iki gözünün nuru üç tane mumdular. Babanın ağaca benzeyen vücudu, gizli bir yol vasıtasıyla oğul’ un iki gözünden su alır, gıdalanır. Oğuldan coşan bu kaynak ananın, babanın bahçelerine […]
BEY’İN GÜZEL ATI
Bir beyin pek güzel bir atı vardı. Padişahın at sürülerinde eşi yoktu. Bir gün o ata binip padişahın alayına katıldı. Harzemşah’ın gözü, ansızın ona ilişti. Atın çalımı, rengi padişahın gözünü aldı. Dönünceye kadar o attan gözünü ayıramadı. Hangi uzvuna baksa öbüründen daha güzel görünüyordu. Çevikliğinden, güzelliğinden ruhaniyetinden başka Allah ona eşsiz bir güzellik vermişti. Padişah […]
HZ. MUSA’NIN SEÇİLMESİ
Allah Kelim’i çobanlık ederken sürüden bir koyun kaçmıştı. Musa peşine düştü koşmaya başladı çarıklarını çıkardı ayaklarının altı şişti kabardı. Akşama kadar onu aradı. Koyun da gözünden kayboldu. Fakat nihayet koyun yorulup kaldı, Allah Kelim’i de onu yakaladı. Merhametle arkasını, başını okşamaya anası gibi onu sevmeye koyuldu. Bir parçacık bile öfkelenmedi, kızmadı. Yalnız sevdi acıdı gözünden […]
SULTAN MAHMUT VE HIRSIZLAR
Sultan Mahmut, bir gece yalnız başına şehri dolaşırken bir bölük hırsıza rastladı. Hırsızlar ey vefalı adam dediler, sen kimsin? Sultan Mahmut, ben de sizlerden biriyim diye cevap verdi. Hırsızların biri, ey daima hileye düzene başvuranlar, hadi bakalım, her birimiz hünerini söylesin. Yaratılışta ne hüner ne marifet var? Şu gece vakti arkadaşlarına anlatsın dedi. Birisi dedi […]
FARE İLE KURBAĞA
Tesadüf bu ya, bir fare, vefalı bir kurbağa ile subaşında tanıştılar. Her ikisi de bir buluşma zamanı tayin ettiler. Her sabah bir bucaktan çıkıyorlar, birbirleri ile gönül tavlası, oynuyorlar, gönüllerini vesveseden arıtıyorlardı. Bu buluşmadan ikisinin de gönlü ferahlıyor, birbirlerine hikâyeler anlatıyorlar, birinin söylediğini öbürü dinliyordu. Gâh baş diliyle, gâh hal diliyle sırlarını ortaya koyuyorlar. “Topluluk […]
TİRMİZ PADİŞAHI
Delkak, Tirmiz’de padişah olan Seyyid’in her şeyi bilen akıllı bir maskarasıydı. Padişahın Semerkant’da mühim bir işi vardı. O işi derhal yapıp gelecek bir adam aradı. “Beş günde oraya gidip gelecek ve bana haber getirecek olana hazineler vereceğim” diye tellal çağırttı. Delkak köydeydi. Bunu duyunca eşeğine bindi. Tirmiz’e doğru koşturmaya başladı. Öyle koşturuyordu ki eşek sakatlandı. […]
CAMİYE GİDEN PADİŞAH
Bir padişah camiye gidiyordu. Yaverleri, sopalı memurları, halkı dövmedeydi. Sopalı adamlar, birinin başını yarıyor, öbürünün gömleğini yırtıyor, padişaha yol açıyorlardı. O arada bir yoksul da yasakçılardan suçsuz olarak on sopa yedi. Kanlar içinde kaldı. Padişaha yüz dönüp dedi ki: Şu apaçık zulme bak, gizlisini ne soruyorsun? Camiye gidiyorsun güya. Hayrın buysa şerrin ve kötülüğün nedir […]
DEVE, ÖKÜZ VE KOÇUN ARKADAŞLIĞI
Bir deve, bir öküz ve bir koç, yolda giderlerken bir bağ ot buldular. Koç dedi ki: Bunu paylaşırsak hiç birimiz doymayız. Fakat kimin ömrü daha çoksa bu otu o yesin. (Çünkü yaşlılara hürmet Mustafa’nın sünnetlerindendir.) Aşağılık kişilerin hükmettiği bu devirde ise halk, yaşlıları iki yerde öne geçirirler. Ya ateş gibi sıcak yemeğe buyur derler yahut […]
ÜÇ YOLCU
Bir Yahudi, bir Müslüman, bir de Hıristiyan yolda arkadaş oldular. Baykuş, karga ve doğan, bir kafese düşebilir. Hapiste bir temiz kişiyle bir beynamaz arkadaş olabilir. Bu üç yoldaş bir konağa vardılar. Orada bir devletli, kendilerine helva hediye etti. Bir ihsan sahibi, “Ben yakınım” sofrasından her üç garibe de helva götürdü. Allah’tan sevap ümidi ile sıcak […]
DEFİNE ARAYAN YOKSUL
Bir gece rüyasında gördü. Ne rüyası, rüya nerede? Doğru özlü sofi, uyumadan rüya görür. Hatif ona dedi ki: Ey birçok yorgunluklar görmüş er, kâğıtçılarda bir kâğıt ara. Komşun olan kâğıtçıda gizlidir o. Kâğıtlarını ele al. Onların arasında şu şekilde, şu renkte bir kâğıt var. Onu gizle bir yerde oku. Oğul, onu kâğıtçıdan çaldın mı kalabalıktan, […]