Kişisel Web Sitesi

DOĞRULUK

Zalim bir vali vardı. Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri Hazretleri’ni yakalatmak istedi. O da bir vakit ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri’nin kulübesine gelip saklandı. Valinin adamları geldi ve hışımla:  Hasan Basri’yi (r.a.) gördün mü? Diye sordular. O gayet sakin: Evet, Dedi. Nerede?  — İşte şu kulübemde… Adamlar kulübeye daldı fakat bir türlü […]

GÜNAHKÂR AĞIZDAN ÇIKAN DUA

Bir kafilede bulunan insanlar, Ebü’l-Hasan Harkânî hazretlerinin huzuruna gelip; -Yollar korkuludur. Bize bir dua öğretiniz, diye istirham edince; buyurdu ki: – O zaman, Ebü’l-Hasan’ı hatırınıza getiriniz! Bu söz, gelenlerin hoşlarına gitmedi. Yolda eşkıya, önlerine çıktı. Hepsinin mal ve metalarını aldı. Yalnız, Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretlerini hatırlayan bir kimsenin malına zarar gelmedi. Bu hâle arkadaşları şaşıp, sebebini […]

DERVİŞ OLDUĞUN İÇİN

Sultan Mahmut Gaznevî, bütün Asya’ya hâkim olduğu zamanda, Harkân şehrine yakın gelmişti. Adamlarından bir kaçını, Harkân’a Şeyh Ebü’l-Hasan-ı Harkânî hazretlerinin huzuruna göndermiş ve Şeyh hazretlerini yanına çağırmıştı. Şeyh hazretleri buna karşılık, bir özür beyan ederek gitmek istemediler. Durum, Mahmut Gaznevî’ye bildirilince, – Haydi kalkınız! Zira o, bizim sandığımız kimselerden değildir. Biz ona gidelim, dedi. Sonra […]

DELİNEN KIRBALAR

Ebûl Vefa hazretlerinin küçük ama çok sevimli bir oğlu vardır. Çocuk iyidir hoştur da bir ara sakalara takar. Mahalle sucusunun yolunu bekler, çuvaldız ile kırbaları deler. Kim bilir, belki de fıskiye gibi akan sular hoşuna gider. Aslında saka şaka götüren biri değildir. Bunu yapan bir başka çocuk olsa, çoktan ensesine yemiştir şamarı. Zira delinen kırba […]

RUMLARLA KOMŞULUĞU SEÇEN VELİ

Ebûl Vefa Hazretlerinin ayrıldığı gün zindancı bir hoş olur. Bu küflü dehlize böylesi bir bilge gelmemiştir ve bundan böyle zor gelir. Hapiste geçirdiği günler Ebûl Vefa Hazretleri’ne çok tesir eder. İstanbul’da Rumların çok olduğu bir semte (Vefa’ya) dergâhını kurar ve bu insanlara kapılarını açar. Bıkıp usanmadan hakkı tebliğ eder. Gülene de anlatır, sövene de. Kimi […]

ZİNDANI AYDINLATAN NUR

Mübarek kendisini hapse tıkan zalimlere kızmaz. ‘Bunda da bir hayır olmalı’ der, büker boynunu. Hatta acıma duygusu ağır basar. ‘Ah!’ der, ‘Ah bir hakikatleri görebilseler!’. İnsan haydut da olsa insandır. Nitekim zindancı bu büyük velinin yüzündeki şefkati yakalar veya o şefkate yakalanır. Cezayı göze alır, zincirlerini çözer, onu aydınlık bir koğuşa taşır. Uzun kış geceleri […]

EBUL VEFA HAZRETLERİ

İstanbul’un alındığı, Bizans’ın yıkıldığı yıllardır. Ama Akdeniz huzursuzdur hâlâ. Rodoslu çapulcular, Akdeniz’in çıbanıdırlar. Evet, bu adada güzel üzüm yetişir ve nefis zeytin olur. Ama ada sakinleri bağla bahçeyle uğraşmaz. Ticaretten ve sanattan da uzaktırlar. İyi bildikleri tek iş vardır: ‘Yol kesmek!’ O yıllarda Rodoslu haydutlar ticaret gemilerini yağmalar, sahil köylerini basarlar. Zahmetsiz kazandıklarını saza, şaraba […]

DAĞ BAŞINDAMI, ŞEHİRDEMİ DAHA KOLAY?

İki kardeştiler. Biri köyde çobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. İyisi mi, ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede küçük bir tamir kulübesi açıp başladı ayakkabı tamirine. Çoban dağda koyunları, keçileri otlatıyor, hiçbir namazını kaçırmıyor, hiçbir şekilde de namahreme […]

BU DA GEÇER YA HU!

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini tavsiye ederler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından Şakir’in bölgenin […]

BÖYLE SULTANA BÖYLE KADI

Hızır Bey, İstanbul kadısı ve belediye başkanı olarak vazifeye başladıktan bir müddet sonra, bir Hıristiyan mimar geldi. Hızır Beyi buldu. Kadı efendiye hâlini arz edip, padişah Fatih Sultan Mehmed Han’dan şikâyetçi olduğunu söyledi. O zamanlar, Avrupa ülkelerinde değil kralı mahkemeye vermek, aleyhinde konuşmak bile, bir insanın kendi hayatından olması demekti. O günlerde, İspanya’da Hıristiyanlar, binlerce […]