Kişisel Web Sitesi

PADİŞAH VE FAKİH

Bir padişah mecliste oturmuş şarap içip sarhoş olmuştu. Kapının önünden bir fakih geçiyordu. Şunu meclise getirin lal renkli şarabı sunun şuna diye emretti. Hocayı ister istemez meclise getirdiler. Mecliste zehir gibi, yılan gibi ekşi bir suratla somurtup oturdu. Padişah şarap sundu. Hoca kızdı kabul etmedi. Padişahtan da yüz çevirdi sakiden de. Ben ömrümde şarap içmedim. Halis zehir, bence şaraptan daha hoş. Kendinize gelin bana şarap yerine zehir verin içip öleyim de kendimden de kurtulayım, sizden de dedi. Şarap içmeden gürültüye başladı. Mecliste ölüm gibi canavar gibi bir hal aldı.

Padişah sakiye dedi ki: Ey izi kutlu ne susuyorsun? Hadi onu hoş bir hale getir, neşelendir. Saki hocanın başına birkaç sille vurdu al deyip şarap kadehini sundu. Zavallı hoca sille korkusundan kadehi alıp içti. İçince de sarhoş oldu, neşelendi, bağ gibi gülmeye başladı. Nedimliğe alaya latifeye koyuldu. Aslanı ile tutacak bir hale geldi. Neşesinden parmacıklarını şakırdatmaya başladı. Sonra su dökmek için ayakyoluna gitti.

Ayakyolunda ay gibi bir halayık vardı. Padişahın cariyelerinden olan bu kız pek güzeldi. Onu görünce ağzı açık kaldı. Aklı gitti halayığa saldırmaya kalkıştı. Ömrünce bekârdı iştiyak halindeydi. Şimdi bir de sarhoş olmuştu. Hemen halayığa el attı. Halayık çırpınmaya başladı, narayı attı. Fakat hiçbir çaresi olmadı. Kadın buluşma zamanında erkeğin elinde ekmekçinin elindeki hamura döner. Onu gâh yumuşaklıkla gâh sert bir halde yoğurur durur, elinin altında ondan çak, çak diye sesler çıkar. Gâh onu uzatır, tahta üstünde yassı bir hale getirir. Gâh bir araya toplar. Gâh su döker, gâh tuz eker. Gâh tandıra yayar, ateşle onu mihenge vurur. İstekli ve istenen bu çeşit dürülüp bükülür, alt olan ve üst gelen, bu oyundadır işte.

Bu oyun yalnız kocayla karı arasında olmaz. Her âşıkla her sevgili de bu oyunu oynar. Evveli olmayanla sonradan olanın varlıkla var olup suret kabul edenin Vise ve Ramin gibi bükülüp ezilmesi farzdır. Fakat her birinin oyunu başka bir çeşittir. Her birinin ezilip bükülmesi başka bir hünerdendir. Kocayla karıyı ey koca karını kötü tutma, hoş tut demek için örnek olarak söyledim. Gerdek gecesi yenge onun elini tutup hoş bir emanet olarak senin eline vermedi mi?

Hâsılı o hoca ayakyolunda sarhoşluktan halayığa saldırdı. Ne namusu kaldı, ne zahitliği! O huriden doğmuş güzelin üstüne atıldı. Ateşi o pamuğa düştü. Can, cana ulaştı bedenler dürülüp bükülmeye başladı. İkisi de başları kesilmiş iki kuş gibi çırpınıyorlardı.

Hocanın gönlünde ne şarap meclisi ne padişah n aslan, ne haya ne din ne ürkeklik ne de can korkusu kaldı. Gözü kızdı bir şey görmez oldu. Burada zaten ne Hasan görünür göze, ne Hüseyin! Hocanın meclise dönmesi gecikti. Padişahın bekleyişi de haddi aştı. Ne oluyor bir göreyim diye gitti. Oradaki kıyamet alametini gördü. Hoca korkusundan hemen sıçrayıp meclise gitti, ateş gibi derhal şarap kadehini kaptı.

Padişah cehennem gibi kızmış gazaba gelmişti. O kötü işi işleyen hocanın da kızın da kanına susamıştı. Fakih padişahı hiddetli gazaplı görünce kötü bir hale düştü zehir kadehi gibi acı ve kanlı bir hale geldi. sakiye yahu acele et dedi., neye öyle sersem, sersem oturuyorsun? Çabuk padişahı neşelendir. Padişah gülümsedi ey ulu er dedi, hoşlandım, o kız senin olsun!

Ben padişahım benim işim adalettir, lütuftur. Ne yersem cömertliğim, sevgiliyi de onu verir. Tatlı, tatlı içemediğim şeyi nasıl olur da sevgiliye verir, ona azık olarak sunarım? Ben kendi hususi soframda ne yersem kullarıma da onu yediririm. Pişmiş olsun ham olsun. Ne yemek yersem kölelerime onu yedirir, onları o yemekle beslerim.

 

 

Bir Cevap Yazın