Kişisel Web Sitesi

HASAN-I HARKANİYE AİT HİKÂYE

Bir derviş, Ebül-Huseyn-i Harkan’ın şöhretini duyup Talkan şehrinden yola çıkmıştı. Dağlar aştı, uzun ovalar geçti, şeyhi görmek için özü doğru olarak, Allah’a yalvarıp yakararak bunca yol aldı. Yolda gördüğü cefalar, çektiği eziyetler, anlatılmaya değer. O genç, yolu bitirip maksadına ulaştı. O padişahın evini sordu. Öğrenip kapısına geldi, yüzlerce saygıyla kapı halkasını vurdu. Şeyhin karısı, kapıdan […]

DEFİNE YIKIK YERDEDİR

Gazi padişah Mahmut, Hint savaşında o ulu ve temiz kişi bir köle elde etti. Onu halife yaptı tahta oturttu.  Ona ordu verdi, kendisine oğul edindi.  O çocuk, o güzelim tahtın üstünde o büyük padişahın yanı başında otururdu. Daima yanar yakılır, ağlar dururdu. Padişah dedi ki ey bahtı kutlu! Neden ağlıyorsun? Devletin mi bozuldu? Padişahlardan üstünsün, […]

HİLEKÂR TERZİ

Ağzından şekerler saçan hikâyeci, geceleri terzilerin hainliklerini anlatır, onların halkı nasıl soyup soğana çevirdiklerine dair geçmiş zamanlardaki hikâyeleri anlatır dururdu. Kumaş keserlerken kumaşın bir parçasını nasıl çaldıklarını da şuna buna söyler di. Hikâyecinin biri de geceleyin yine terzi masalı okumaya koyulmuştu. Halk başına toplanmıştı. Dinleyici bolluğundan bütün cüzleri hikâye olmuştu adeta. Birisinin sözü güzelse dinleyicidendir. […]

AYIPLARI ÖRTEN HEKİM

Birisi hastalandı. Hekimi gidip dedi ki: Nabzımı ele al da içimdeki derdi anla. Çünkü nabızdaki damar kalbe ulaşır. Kalp görünmez kayıptır. Onun hali, nabızdan anlaşılır, çünkü nabızla ilişiği vardır. Hekim, hastanın nabzını tutup halini anladı. İyileşme ümidi hiç yoktu. Dedi ki: Gönlün ne dilerse onu yap da bedenindeki bu eski dert gitsin. Hatırına ne gelirse […]

HAZRETİ BİLAL AŞKI

Efendisi, Bilal’ı terbiye etmek için diken dalı ile dövmekte o da dikenlere canını feda etmekteydi. Efendisi neden Ahmed’i anmaktasın diyordu… Sen, kötü bir kulsun, benim dinimi inkâr ediyorsun. Efendisi onu güneş altında dövmekte, o da “Ahad” diye övünmekteydi. Derken Sıddıyk, o taraftan geçti, onun “Ahad” demesini duydu. Gözü doldu gönlü incindi, o “Ahad” sözünden bir […]

EYAZ’IN AKLI

Beyler, hasetten coşunca nihayet padişahı bile kınamaya başlayıp dediler ki: Bu senin Eyaz’ında otuz adamın aklı yokken nasıl olur da otuz beyin kaftan parasını yer? Padişah otuz beyle avlanmak üzere dağlara ovalara çıktı. Uzaktan bir kervan gördü, beyin birisine git de sor bakalım, o kervan hangi şehirden geliyor? Dedi. Bey gitti, sorup geldi, dedi ki: […]

EMRİN LEZZETİ

Padişah, bir gün divana gitti. Bütün memleket büyüklerini divanda toplanmış buldu. O nurlu padişah, bir mücevher çıkarıp vezirin eline vererek. Dedi ki: Bu, nasıl bir mücevher, değeri nedir? Vezir, yüz eşek yükü altın değerinde bir mücevher dedi. Padişah, kır bu mücevheri deyince dedi ki: Nasıl kırabilirim? Senin hazinenin malını iyiliğini dileyen biriyim ben. Değer biçilmez […]

KİBİR

Neşeli ve şaraba düşkün bir bey vardı. Her mahmurun, her çaresiz kişinin sığındığı bir zattı. Esirgeyici, yoksulları korur, altınlar, inciler bağışlayıcı, deryadil bir adamdı. Erlerin padişahı, inanmış adamların beyi, yol bilir, sırdan anlar, dostlarını görür gözetir bir zattı. İsa’nın zamanı, Mesih’in devri idi. Halkın gönlünü alan, kimseyi incitmemeye gayret eden o güzel beye, bir gece […]

ACABA BU İKİSİNDEN HANGİSİ KEDİ?

Bir adamın bir karısı vardı. Pek hilebaz, pek kötü huylu ve yol kesici bir kadındı. Adam, eve ne getirse harcar, telef ederdi. Adam da sesini çıkarmazdı. Bir gün adam konuğunu ağırlamak için yüzlerce sıkıntıyla biraz et aldı, eve getirdi. Kadın onu kebap edip şarapla sildi süpürdü. Adam gelince de düzensiz sözlerle hileye başladı. Adam dedi […]

BİLGİLER EMEN ZAHİT

Gazne’de bilgiler emen bir zahit vardı. Adı Muhammet’di, Künyesi Serrezi. Her gece üzüm çotuğunun ucunu yer, onunla iftar ederdi. Yedi yıl bu haldeydi. Varlık padişahından birçok şaşılacak şeyler gördü. Fakat maksadı padişahın cemalini görmekti. O kendine doymuş er, bir dağ başına çıktı. Dedi ki: Ya bana kendini göster yahut kendimi bu dağdan atacağım. Allah dedi […]