Şubat, 2013
SÜLEYMAN A.S. HÜKMÜ
Adam’ın biri Davut a.s. şikâyet ediyor: Falan zatın koyunları benim ekili tarlama girmiş, mahsulümü yedirmiş, davacıyım. Davut, koyunların sahibine soruyor: Ne dersin? Koyun sahibi: Evet, doğrudur diyor. Davut, mademki itiraf ediyorsun, o halde koyunları tarla sahibine ver diyor. İki taraf bu hüküm üzerine dışarı çıkıyorlar. Fakat Süleyman bu hükmü anlayınca başka suretle hüküm verilse daha […]
KÜÇÜK HEDİYE
On dokuzuncu asrın, zengin ve cömert devlet adamlarından, Serasker ve Sadrazam Hüsrev Mehmet Paşa, doksan küsur yaşına kadar yaşamıştı. Enderun tarihi müellifi Ata Bey; sünnet olacağı zaman, babası Tayyar Ağa, onu büyüklerin ellerini öptürmeye götürmüş. Bu arada Hüsrev Mehmet Paşa’ya da gittiklerinde Paşa: Ah yavrum, fakir zamanıma rastladın! Demiş. Sonra bir çekmecenin önünde bir müddet […]
YANLIŞ FİKİR VEREN KOMŞUNUN AKİBETİ
Ebû Müslim Havlânî, maneviyat büyüklerinin hem de ileri gelenlerindendir. Kendisi ibadette, ahlâkta, züht ve takvada örnek bir tasavvuf büyüğüdür. Tabiîn zamanında İslâm’a girmiş, ciddî bir araştırma tahkikten sonra girdiği İslâm’da öylesine ilerlemiş ki, kendinden önce girenler ondan sonraya kalmış, ondan feyiz alıp nasihat dinler olmuşlardır. Ebû Müslim’in kendisi ilerleyip de hanımı geride kalmış değildi. Hanımı […]
HELAL LOKMA, HELAL YİYENLERE GİDER
Ebû Saîd Mîhenî’nin büyüklüğünü inkâr edenlerden biri, Ebû Saîd’in; “Âlemde hiç kimse helâl lokma bulamayıp haram yese, biz haram yemeyiz.” sözünü duymuştu. Kendisini imtihan etmek istedi. Helâl para ile bir oğlak satın aldı. Haram para ile de, birincisine çok benzeyen başka bir oğlak aldı. Bunları kızarttırıp, hizmetçisi ile Ebû Saîd’e gönderdi. Kendisi de önden gidip, […]
GARİP BİR DAVA
Muhammed bin İdris henüz dört yaşındadır. Tevafuk bu ya, o gün kadı efendinin sokaklarından geçeceği tutar. Tam o sıra iki öfkeli adam bir garibi sürükler, kadı efendinin önüne yıkarlar. Muhammed akranlarıyla birlikte hadise mahalline koşar. Davacılardan biri alel acele anlatmaya başlar: – Efendim biz üç arkadaştık. Birlikte bir iş yaptık ve iyice bir para kazandık. […]
BİR BEDEVİ
Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış. Adam bedeviyi görünce su istemiş. Devesinden inmiş ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış: — Tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma! Bu […]
ŞEYTAN İLE ODUNCUNUN DÖVÜŞÜ
Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah’a karşı kulluk” vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan medet beklerlerdi. Oduncu, bir gün: «Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem […]
YUSUF (A.S.) AH ETMESİ
Züleyha’nın büyük bir debdebesi, yüceliği vardı. Gitti, Hz. Yusuf’u zindana attırdı, sonra da bir köleye dedi ki: – Hemen şimdi Yusuf’u yere yık, adamakıllı sopa vur. Kolunu kuvvetle kaldırarak indir sapayı; öyle bir döv ki ta uzaktan ah ettiğini duyayım. Köle emre uyup Yusuf’u dövmeye niyetlendi ama yüzünü görünce kıyamadı Yusuf’a. Ve iyi kalpli köle […]
YEDİĞİN LOKMAYA DİKKAT ET
Şah-ı Nakşibendî (k.s.) hazretleri, tasavvuftaki hallerinin kaybolduğunu söyleyen bir talebesine; ‘yediğin lokmaların helâlden olup olmadığını araştır buyurmuştur. Talebesi araştırdığında, yemeğini pişirirken ocakta helâl olup olmadığı şüpheli bir odun yakmış olduğunu tespit ederek tövbe etmiştir. ‘Namazda hudû ve huşu nasıl elde edilir?’ diye sorulunca da cevaben buyurdu ki: ” Huzurlu bir halde hâlal lokma yiyeceksiniz. Huzur […]
ÜÇ ŞARTIM VAR
Şöyle naklederler: “Birisi bir gün Hatim-i Esam’ı evine davet etmişti. Fakat kabul etmedi. Israr edince ona: “Gelirim ama üç şartım var. Nereye istersem oraya otururum. İstediğimi yerim. Ne dersem onu yapacaksınız.” dedi. Adam kabul etti. Hatim-i Esam davet edenin evine gitti ve ayakkabıların konulduğu yere oturdu. Senin yerin orası değil dediklerinde, “Ben önceden şart koştum.” […]