Kişisel Web Sitesi

YUSUF (A.S.) AH ETMESİ

Züleyha’nın büyük bir debdebesi, yüceliği vardı. Gitti, Hz. Yusuf’u zindana attırdı, sonra da bir köleye dedi ki:
– Hemen şimdi Yusuf’u yere yık, adamakıllı sopa vur. Kolunu kuvvetle kaldırarak indir sapayı; öyle bir döv ki ta uzaktan ah ettiğini duyayım.

Köle emre uyup Yusuf’u dövmeye niyetlendi ama yüzünü görünce kıyamadı Yusuf’a. Ve iyi kalpli köle orada bir post bulunduğunu gördü, sopayı ona indirmeye başladı. Kölenin her sopayı indirmesinde Yusuf, mahsustan feryat etmekteydi. Züleyha uzaktan Yusuf’un cılız feryadını duydukça “Vur, ada­makıllı vur be adam!” diye bağırıyordu.
Köle, Hz. Yusuf’a:
– Ey güneş yüzlü Yusuf, Züleyha gelir de sırtında hiçbir sapa izi bulunmadığını görür, anlarsa, şüphe yok ki beni sıkış­tırır, işimi bitirir. Omzunu aç, dişini sık. Adamakıllı inecek bir sopaya dayan. Bu sopa, sana kötü inecek ama Züleyha görürse affeder belki, dedi.

Yusuf elbisesini sıyırdı, sırtını açtı, köle elini kaldırıp Yusuf’a öyle bir vurdu ki Yusuf yüzükoyun yere kapaklandı. Zü­leyha Yusuf’un ah edişini duyar duymaz “yeter” dedi, “Bu se­fer ki ah ta yürekten çıktı. Bundan önceki ahlar ehemmiyet­sizdi ama bu sefer ki tam can evinden’ yükseldi.”

Bir yas evinde yüzlerce ağlayıcı olsa, yine dert sahibinin ahı tesirli olur. Bir yerde yüz tane dertli halka kurup otursa, halkanın merkezi yine yaslı alandır. Sen de dert sahibi olma­dıkça erlerin safında er sayılmazsın. Birisinde aşk derdi, aşk ateşi varsa hiç sabrı, kararı kalır mı; gece ile gündüzü ayırt edebilir mi?

Bir Cevap Yazın