DAĞDA HALVET EDEN DERVİŞİN HİKÂYESİ
Dağlarda oturan bir derviş vardı. Yalnızlık, onun arkadaşı ve nedimiydi. Allah şarabını içmiş olduğundan erkeklerin sözlerinden de usanmıştı, kadınların sözlerinden de. Bize bir yerde oturup yerleşmek nasıl kolay geliyorsa bazı kimselere de bir yerden bir yere gezip durmak öyle kolay gelir O dağlarda ağaçlar, meyveler, sayısız elmalar, armutlar, narlar vardı. O derviş, meyvelerle gıdalanır, başka […]
VEHİMLE HASTA EDİLEN HOCA
Bir mektebin talebesi, hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı. Ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu suretle de hocayı derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar. “ Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım. Bir hapisten bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler. İçlerinden birisi, en […]
TEMBELİN DİLEĞİ
Davut Peygamber zamanında birisi, her akıllı ve ahmak adamın yanında, daima şöyle dua edip dururdu. “ Yarabbi, bana zahmetsiz, eziyetsiz bir rızk, bir servet ver. Beni tembel, hor, hakir, ağır ve miskin yaratan sensin. Zayıf ve sırtı yaralı eşeklere, atlarla katırlara yüklenen yük yüklenemez ki. Yarabbi, mademki beni tembel yarattın, rızkımı da tembelliğime bakarak ben […]
KARANLIKTAKİ FİL
Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar. Birisin eline kulağı geçti, “ Fil bir oluğa benzer” dedi. Başka birisinin eline ayağı […]
KUYRUK PARÇASI VE KEDİ
Aşağılık bir adam, bir kuyruk parçası buldu. Her sabah bıyıklarını onunla yağlar, devlet sahiplerinin yanına varıp “Evde yağlı yemek yedim” der. Sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlarlar. “ İşte sözümün doğruluğuna şahit, bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil” demek isterdi. Karnı ise sessiz, sedasız “ Allah, yalancıların düzenini kurutsun! Senin […]
KENDİNİ BİLMEZLİĞİN SONU
Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı. Sonra postu boyanmış olarak çıkıp “Ben illiydin tavusuyum, demeye başladı. Postu boyanmış pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu. Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü. Hepsi de “A çakalcık, bu ne hal? Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek […]
KÖYLÜNÜN FENDİ
Eskiden bir şehirliyle, köylünün tanışıklığı vardı. Köylü şehre geldikçe şehirlinin mahallesine çadır kurar, evine kurulup otururdu. İki ay, üç ay ona konuk olur, dükkânına geçer oturur, sofrasına çökerdi. Şehirli köylünün ne ihtiyacı varsa bedavaya yerine getirir, düzer koşardı. Köylü bir gün yüzünü şehirliye döndü de dedi ki: “A efendimi sen hiç köye gelmez, hiç seyre […]
FİL YAVRULARI
Akıllı bir adam, Hindistan da dostlarından iki üç kişinin uzak bir seferden geldiklerini, aç ve çıplak bir halde bulunduklarını gördü. Bilgiden doğma merhameti coşup “ Hoş geldiniz” dedi, güller gibi açıldı. Biliyorum karnınız bomboş, pek açsınız. Açlıktan adeta Kerbela’ya düşmüşsünüz. Bu yüzden bütün mihnetlere uğramışsınız. Fakat dostlar aman Allah için olsun sakın fil yavrusu yemeyin. […]
ZİKRİ BIRAKMA
Birisi her gece Allah der durur, bu zikrinden ağzı tatlılaşır, zevk alırdı. Şeytan “Ey çok söz söyleyen, bunca Allah demene karşılık onun Lebbeyk demesi nerede? Allah tahtından bir cevap bile gelmiyor. Böyle utanmadan sıkılmadan ne vakte dek Allah deyip duracaksın” dedi. Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu, yattı. Rüyada yeşiller giyinmiş Hızır’ı gördü. Hızır “ […]
FARE İLE DEVE
Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı. Kurula, kurula yola düştü. Deve, tabiatındaki mülayimlik yüzünden onunla beraber yürümeye koyuldu. Fare “ Ben, ne de pehlivan, ne de yiğit ermişim” diye gurura düştü. Düşüncesinin ışığı deveye aksetti. “ Hele şuna da bak. Ben sana gösteririm!” dedi. Gide, gide bir büyük ırmak kenarına geldiler. Öyle büyük, öyle […]