Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the gotmls domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /var/www/vhosts/niyazikaptan.com.tr/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
Şubat | 2013 | Niyazi KAPTAN | Page 54

Kişisel Web Sitesi

Şubat, 2013

ZÜNNUN’NUN DOSTLUK SINAVI

Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca, Zünnun onlara bağırdı: “ Hey, kimlersiniz? Sakının!” Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik. Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan? Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu? Bizden […]

PADİŞAHIN İKİ KÖLEYİ SINAMASI

Bir padişah ucuza iki köle satın aldı. Onlardan birisiyle bir iki söz konuştu. Köleyi anlayışlı, zeki ve tatlı sözlü buldu. Zaten şeker gibi dudaktan ancak şeker şerbeti zuhur eder. Âdemoğlu, dilinin altında gizlidir. Padişah o köleciği zeki görünce öbürüne “beri gel” Diye emretti. Buradaki sevgiye ve acımaya delalet eden “ceğiz” eki küçültme, horlama için değildir. […]

HELVA SATAN ÇOCUK

Bir şeyh vardı. Cömertlikle anılmıştı o yüzden de daima borçluydu. Büyüklerden on binlerce lira borç almış, âlemde ki yoksullara harç etmişti. Borçlu birde tekke kurmuş, canını da, malını da tekkesini de Allah uğruna feda etmişti. Allah, Halil’e nasıl kumu un etmişse onun da borcunu her taraftan öderdi. Sen kafir gibi yalnız kalıba bakma! Çünkü Allah […]

EŞEK GİTTİ EY OĞUL

Bir sofi yoldan gelip bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra çekti. Eliyle sucağınızı, yemceğinizini verdi. Bundan önce söylediğimiz hikâyedeki gibi yapmadı. İhtiyatlı davrandı fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur? Sofiler, yok, yoksul kişilerdi. Yoksulluk, az kalsın helak edici bir küfür ola yazdı. O sofiler, acizlikten umumiyetle birleşip merkebi satmaya karar verdiler. Zarurette murdar […]

LA HAVLE YİYEN EŞEK

Bir sofi seyahate çıktı, döne dolaşa gece olunca bir tekkeye konuk oldu. Bir hayvanı, vardı ahıra bağladı. Kendisi dostlarla, sofanın baş köşesine geçip oturdu. Arkadaşlarıyla murakabeye daldı. O zevk ve huzur dileyen sofilerin zikir ve murakabeleri, vecit ve şevkle sona erince. Konuğa yemek getirdiler. Konuk o zaman hayvanı hatırladı, Hizmetçiye ”Ahıra git, hayvana saman ve […]

ASLAN’IN ADALETİ

Bir aslan, bir kurt, bir tilki avlanmak için dağlara düşmüşler. Birbirlerine yardım ederek av hayvanlarını adamakıllı yakalamayı, onların yolunu kesmeyi kurmuşlardı. Üçü de beraberce o geniş ovada birçok av elde etmek niyetindeydiler. Aslan, onlarla beraber avlanmaktan utanmaktaysa da yine onları ağırladı, onlara yoldaş oldu. Böyle bir padişaha maiyetindeki asker, ancak zahmettir. Fakat bu “Topluluk rahmettir” […]

TACİRİN HİKÂYESİ

Bir tacirin bülbülü vardı, kafeste hapsedilmiş, güzel bir bülbüldü. Tacir, Hindistan’a gitmek üzere yol hazırlığına başladı. Kerem ve ihsan dolayısıyla, kölelerinin, cariyelerinin her birine “Çabuk söyle, sana Hindistan’dan ne getireyim?” dedi. Her birisi ondan bir şey diledi. O iyi adam hepsine, istediklerini getireceğini vaat etti. Duduya da “Sen ne armağan istersin, sana Hindistan elinden ne […]

NASUH’UN TÖVBESİ

Zamanın birinde Nasuh isminde bir adam vardı, kadın tellaklığı ile geçinirdi. Yüzü kadınların yüzü gibiydi, erkekliğini gizlerdi. O kadınlar hamamında tellalık yapan düzenbaz ve hileciydi. Yıllarca tellaklık yaptı, kimse durumunun ve o gizli hevesinin farkında olmadı. Çünkü sesi ve yüzü kadın gibiydi fakat şehveti tam ve uyanıktı. Çarşaf, başlık ve peçe örterdi, gençliğinin de başlarındaydı. […]

GEÇMİŞE PİŞMANLIK DUYMA

Adamın biri, bir kuşu hile ve tuzakla yakaladı; kuş ona dedi ki: “Ey ulu efendi! Sen çok inekler ve koyunlar yedin; sen birçok deve kurban ettin. Zamanında onlardan yedin de doymadın; benim parçalarımla da doymazsın Beni bırak, sana üç öğüt vereyim; zeki miyim ya da aptal mıyım bilirsin.” “Birinci öğüdü senin elinde, ikincisini saman ve […]

ŞAHADET GETİREN TAŞLAR

Ebucehil’in elinde taş parçaları vardı. Dedi ki: “Ey Ahmet, şu avucumdaki nedir? Çabuk söyle! Mademki göklerin sırlarına vakıfsın, peygambersen avucumda ne saklı?” Peygamber “Onlar nedir, ben mi söyleyeyim; yoksa onlar mı doğru olduğumuzu söylesin, bizi tasdik etsinler; hangisini istersin? Dedi. Ebucehil “Bu ikinci daha garip” deyince Peygamber dedi ki: “Evet, Allah ondan daha ilerisine de […]

Previous Posts Next posts