Kişisel Web Sitesi

ZÜNNUN’NUN DOSTLUK SINAVI

Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca, Zünnun onlara bağırdı: “

Hey, kimlersiniz? Sakının!” Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik. Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan? Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu? Bizden çekinme, şunu anlat. Biz seni sevenleriz. Bize bu işi etme. Sevenleri, kendinden uzaklaştırmak yaraşmaz.

Onlardan işi gizlemek onları hileyle aldatmak doğru değildir. Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme. Biz seni seviyoruz, sana sadıkız, aşıkız. İki âlemde de gönlümüzü sana verdik” dediler. Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi. Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar.

Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “ Şu dostların heva ve hevesine bak. Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir.
Dosta, dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer. Dostluk nişanesi beladan, afetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir? Dost altın gibidir. Belada ateşe benzer. Halis altın, ateş içinde saf bir hale gelir.”

Bir Cevap Yazın