KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KALMAZ
Abbasi halifelerinin beşincisi Harun Reşit, sarayının bahçesindeki bir gülfidanını çok beğenir. Yaprağı, kokusu, görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir. Bahçıvan üzerine titremeye başlar gülün. Ne var ki, sakınan göze çöp batar derler ya. Aynen öyle olur. Bir sabah bahçıvan gelip bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak […]
KIZIMI KİME VEREYİM?
Merv şehri kadısının bir kızı vardı. Ülkedeki, ileri gelen zengin, makam ve mevki sahibi kimseler bu kızı isteyince hiç birine vermedi. Bu zatın Mübarek adlı, bağına-bahçesine bakan bir kölesi vardı. Aradan iki ay geçmiş meyveler olgunlaşmış bolluk bereket gelmişti. Efendisi, Mübarek’ten üzüm isteyince, toplayıp geldi. Getirdiği üzüm çok güzel olmasına rağmen henüz olmamıştı, başka üzüm […]
KISMETİNİ BEKLEMEK
Öğrencilerinden birinin eline bir testi verip kuşluk vakti çeşmeye gönderir Fakirullah Hazretleri. Ne var ki öğrenci çeşmenin başına varınca oradaki çocuklarla oyuna dalar, ta ikindiye kadar oyun sürer. Nihayet gün batarken aceleyle testiyi doldurup döner. Bunca vakittir orada oyuna dalan öğrenciyi bu defa arkadaşları aralarına alıp hırpalamak isterler. Ancak Fakirullah Hazretleri müdahale ederek der ki: […]
KARINCA İLE HZ. SÜLEYMAN (a.s)
Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da, “Bir buğday tanesi yerim” diye cevap verir. Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi […]
İKİ EKMEK EKSİK
Bir gün iki kişi, Rabia-tül Adeviyye’yi ziyarete geldiler. İkisi de açtı. “Yemeği helâldir” diye içlerinden yemek yemek geçti. O anda kapıya biri gelerek, Allah rızası için bir şeyler istedi. Rabia hazretleri evdeki iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti. Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Rabia hazretleri ekmekleri saydı. On […]
İHTİYAR FAKİR VE SULTAN MELİKŞAH
Yaşlı bir adam, Selçuklu Veziri Nizâmü’l Mülk’ün huzuruna girmek istedi. Nizâmü’l Mülk, ihtiyacını sordu. Adam, — Ben, Allah Resulünün (s.a.v.) elçisiyim. Sultan Melikşah’la görüşeceğim.” diye cevap verdi. Nizâmü’l Mülk “bu sözün izahını” istedi. İhtiyar adam — Eğer beni onun huzuruna çıkarırsanız mesajımı ileteceğim. Aksi halde onu görene ve bende olan şeyi ona nakledene kadar bekleyeceğim, […]
NASIL BİR HIZIR BEKLİYORDUN?
Akşehir Kaymakamı, Lâdikli Ahmet Ağa’ya: – Ahmet Ağa, demiş siz hep görüşüyorsunuz, bir de bana göster Hızır Aleyhisselâmı! Ahmet Ağa, Kaymakamın talebine yuvarlak çerçeveli bir cevap vermiş: – Oğlum, nasipse görürsünüz inşallah! Demiş. Ahmet Ağa’nın hayranlarından olan Kaymakam, bir Ramazan günü, iftara yakın, iftar sofrasına oturmuşlar, ailecek iftar topunu bekliyorlar… Kaymakam sigara tiryakisiymiş. Kaymakam tiryakiliğin […]
KİMSENİN GÖRMEDİĞİ YERDE…
Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin bir talebesi vardı. Bütün iyilik ve faziletler onda mevcuttu. Sonradan gelmesine rağmen Cüneyd-i Bağdadî hazretleri onu pek ziyade seviyor, diğer talebeler bu hâli çekemiyorlardı. Talebelerinin bu hâli Cüneyd-i Bağdadî’ye malûm oldu. Talebelerinin eline birer kuş verdi ve “Her biriniz bu kuşları kimsenin görmediği bir yerde boğazlayıp getirsin.” buyurdu. Hepsi de kendilerine verilen […]
DÜŞÜNEN SAHİP OLDUĞU NİMETİN FARKINA VARIR
İsa aleyhisselam bir ağacın altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları yürümeyen bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu: – Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler […]
DUA AYNI DUA, AMA OKUYAN AĞIZ…
Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)’ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder: — Çoluk çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der. Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş… — Al, der fakire. İhtiyacını karşıla! […]