SALMIYORLAR!
Bir bey hamama gitme lüzumunu duydu. Seher vakti, kölesine “ Sungur, uyan başını kaldır. Hamam tasını, peştamalı, havluyu, kili al da hamama gidelim haydi” diye seslendi. Sungur hamam tasıyla iyi bir peştamal ve havlu aldı. Beraberce yola düştüler. Yolda bir mescit vardı. Ezanda okunmaktaydı. Sungur ezan sesini duydu.
Namaza pek düşkündü. Dedi ki. “ Ey kuluna iltifatlarda ihsanlarda bulunan beyim, sen şu dükkânda birazcık otur da ben namazı kılıvereyim.” Bey dükkânda oturdu. İmamla cemaat namazı kılıp camiden çıktılar. Sungur kuşluk çağına kadar içerde kaldı. Bey, bir müddet bekledi.
“ Sungur neye dışarı çıkmıyorsun?” diye seslendi. Sungur içerden “ Efendim, salmıyorlar. Birazcık daha sabret, şimdi geliyorum. Beni beklemekte olduğunu biliyorum, unutmadım” dedi. Bey, tam yedi kere seslendi, bekledi, bekledi, seslendi.
Nihayet Sungurun bu cilvesinden usandı, aciz kaldı, sabrı tükendi. Sungur, beyin her seslenişinde “ Efendim, dışarı çıkacağım ama daha salmıyorlar.” diyordu. Bey “ Yahu, mescitte kimse kalmadı salmayan kim, seni orada kim tutuyor?” diye bağırdı. Sungur dedi ki: “ Seni dışardan içeriye sokmayan yok mu? İşte beni de içerden dışarıya çıkarmayan o. Sana içeri girmeye izin vermeyen, benim de dışarı çıkmama mani olmakta. Senin bu tarafa adım atmana müsaade etmeyen benim de dışarıya adım atmama mani oluyor!” Balıkları karaya çıkarmayan deniz, karadakileri de denize sokmamakta. Balığın aslı sudan, öbür hayvanların aslı topraktan
LOKMAN’IN SABRI MUSA (A.S.) VE HAYVANLARIN DİLLERİ