DEVE, ÖKÜZ VE KOÇUN ARKADAŞLIĞI
Bir deve, bir öküz ve bir koç, yolda giderlerken bir bağ ot buldular.
Koç dedi ki: Bunu paylaşırsak hiç birimiz doymayız. Fakat kimin ömrü daha çoksa bu otu o yesin. (Çünkü yaşlılara hürmet Mustafa’nın sünnetlerindendir.)
Aşağılık kişilerin hükmettiği bu devirde ise halk, yaşlıları iki yerde öne geçirirler. Ya ateş gibi sıcak yemeğe buyur derler yahut bakımsızlıktan yıkılacak dereceye gelen köprüde ileri sürerler. Aşağılık kişiler kötü bir maksatları olmadıkça bir şeyhi, bir büyüğü, bir kılavuzu ağırlamazlar. Onların hayırları budur, artık kötülüklerini var sen kıyas et.
Koç, öküzle deveye arkadaş dedi, mademki böyle bir ota rastladık, hadi bakalım her birimiz ömrümüzün başlangıcını söyleyelim. Kim daha yaşlı anlaşılsın, öbürleri de sussun.
Benim vücuda gelişim, İsmail’in koçu ile başlar. O vakitten beri varım ben. Öküz ben dedi, Âdem peygamber, bir öküzle çift sürüyordu ya, işte o vakit küçücüktüm. Halkın atası Âdem’in yeryüzünde çift sürdüğü öküzle eşim ben.
Deve, öküzle koçtan bu sözleri duyunca çok şaşırdı. Başını indirip otu aldı. Havaya kaldırdı. Hiçbir söz söylemeden o heybetli deve, otu yedi, sonra dedi kİ: Benim için doğum tarihine zaten hacet yok. Bende bu çeşit gövde ve bu uzun boy varken buna ne hacet?