Kişisel Web Sitesi

HEYBEDEKİ ALTINLAR

Yalova’da bir imam vardı ki, Yahya Efendiyi büyük bilir ve çok severdi. Zaman zaman ziyaretine gelirdi. Bu imamın çoluk çocuğu kalabalık olup, maddî sıkıntı içindeydi. Fakat o sabreder fakirliğini gizler, kimseye bir şey söylemezdi. Bir gün yine Yahya Efendi hazretlerini ziyarete geldi. Selâm verip huzurunda oturdu. O sırada dergâh tenha olup, kimseler yoktu.

Yahya Efendi ona;
– Ey temiz insan! Gel seninle bahçede biraz dolaşalım. Allahü teâlânın lütfunun sonu yoktur, buyurdu.

Beraberce çıktılar. Bir yere geldiklerinde, Yahya Efendi;
– Sen bize candan bağlısın. Şimdi sana Allahü teâlânın lütfuyla bir iş göstereceğim. Böylece gönlündeki fakirlik sıkıntısı kalmayacak. Fakirlik ateşini söndürmüş ve seni sevindirmiş olacağız, buyurdu.

Sonra yere asasını vurdu ve
– Burasını kaz! Dedi.

İmam Efendi orasını açtığında, içinden bir küp altın çıktı. Ona;
-Ne durursun, fakirlik hastalığına çaredir. Bunları sana sonsuz hazineler sahibi Allahü teâlâ gönderdi. İstediğin kadar al, buyurdu.

İmam Efendi bunları heybesine doldurdu. Yahya Efendi ona;
-Ey İmam Efendi! Dünya üzüntüsünü gönlüne sakın koyma. Bunları hayırlı işlere sarf edersin. Yalnız bu sırrı kimseye söyleme. Şâyet anlatırsan o zaman bunlar elinden çıkar, aldırırsın, buyurdu.

İmam Efendi de;
-Efendim, ben bu işe çok şaştım! Bu kadar altınla memleketime nasıl dönerim. Yollarda haramîler, eşkıyalar var. Korkarım ki bunları benden alırlar. Nasıl varacağımı bilemiyorum, dedi.

Bunun üzerine Yahya Efendi;
-Sana kimse zarar veremez. Bu senin nasibindir. Var selâmetle git, buyurdu.

İmam Efendi veda edip yola çıktı. Hakikaten başına hiçbir şey gelmeden Yalova’ya vardı. Kendisini hanımı karşıladı. Heybedeki altınları görünce, hayretler içinde kaldı ve
-Bunları nereden buldun? Diye sordu.

O da;
-Bu işi sana açıklayamam. Sadece Allahü teâlânın ihsanı olarak bil! Dedi.

İmam Efendi bundan sonra etrafına yardım etmeye başladı. Hem yedi hem yedirdi. Ömrü hayır yapmakla geçti.

İnsanlar onun hakkında;
-Nereden buluyor bunları?” demeye başladı.
Bazısı da;
-Birisinden emanet almış galiba!
Kimisi de;
-Anlaşılan define bulmuş, dedi.

Her biri bir şey söyledi. Neticede İmâm Efendi hastalandı. Hastalığı ilerleyince, komşularını başına çağırdı ve onlara;
-Size bu malı nereden bulduğumu açıklamak istedim. Bunun elime girmesine sebep, Yahya Efendi hazretleridir. Bugüne kadar kimseye söylemedim. Zira bana, söyleme gizle demişti. Şimdi ise ömrümün sonu yaklaştığından onun kerâmeti unutulmasın diye söylüyorum, dedi ve Kelime-i şahâdet getirerek vefât etti.

Bir Cevap Yazın