Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the gotmls domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /var/www/vhosts/niyazikaptan.com.tr/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
DUL KADIN VE YAHUDİNİN İMANI | Niyazi KAPTAN

Kişisel Web Sitesi

DUL KADIN VE YAHUDİNİN İMANI

Bir bayram arifesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile zengin bir hacının dükkânına girerek, Allah rızası için yardım istedi. Hacı fakir kadına yardım etmediği gibi: “Bıktım sizden nedir bu iş. Ben sizin için mi çalışıyorum. Defol şuradan” diyerek kovdu.

Hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap alarak kapı dışarı edilen kadıncağız, melül- mahzun oradan ayrılıp giderken, hacının karşısında, aynı mağazadan bir dükkânın sahibi olan Yahudi, o fakirin ıstırabını anladı.

— Ne oldu hanım, hacı size niçin bağırdı? Diye sordu.

İmanlı ve şuurlu bir kadın olan fakirceğiz, Yahudi’ye hacıyı şikayet etmek yerine:

— O benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne oluyor ey kefere! Diye cevap verdi.

Fakat Yahudi durumu anlamıştı. Kadını ısrarla dükkâna çağırıp, ne isterse almasını, kendisine ve çocuğuna olacak elbisenin kendisinde bulunduğunu hatta hacınınkinden daha iyisini kendisinden alabileceğini söyleyerek dükkânına getirdi. Dul kadın ve yetim çocuk Yahudi’nin dükkânından beğendikleri elbiseyi giydiler, kuşandılar ve kadın Yahudi’ye:

— Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi giydirdiğin gibi Allah da sana Cennette köşkler verip Cennet elbiseleri giydirsin, gibilerden dua etti, yanındaki masum çocuk da, anasının duasına âmin, dedi. Şen şakrak oradan ayrılıp gittiler.

Dul ve yetimi dükkânından kovan hacı, o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi cennete girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki, köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi olarak bekleyen melekler hacıyı içeri almadılar.

“ Giremezsin hacı, dur bakalım nereye gidiyorsun?” dediler. Hacı durdu:

“ Niye giremiyorum, bu köşk benim değil mi?” diye sordu. Melekler cevap verdiler:

“ Düne kadar senindi ama maalesef dün sizden başkasına devredildi. Daha henüz kapısının üzerindeki tabelâ da sökülmemiş, yakında sökerler.” dediler.

Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan içinde uyandı ki, yatakta yatıyor.

Sabah olunca doğru Yahudi, Avram efendinin dükkânına gitti. Selam, hoş – beşten sonra:

“ Avram efendi, dünkü dul kadına sen kaç liralık elbise verdiysen onların parasını sana ben vereceğim.” dedi.

Yahudi bir altın değerinde elbise verdiğini söyledi. Hacı:

“ Madem o kadarmış al sana onun iki misli.” dedi.

Fakat Avram olmaz, dedi. Hacı değerini yükseltti, hacı yükselttikçe Yahudi olmaz diyor, Yahudi kabul etmedikçe hacı vermek istediği parayı artırıyordu. Hacı yüz altın, iki yüz altın vermeğe başladı ama artık Avram’ın da sabrı taşmıştı.

“ Olmaz hacı olmaz, o köşk yüz altınla bin altınla satın alınmaz… O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve Müslüman oldum. O köşk düne kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır – hasenatla o köşkü yaptırmıştın ama dün bana sattın. Ben onu tekrar sana satmaya niyetli değilim. Sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirme de, Cennette kendine başka saraylar yaptır. Allah’ın mülkü geniştir.” dedi.

Bir Cevap Yazın