Kişisel Web Sitesi

MİMAR SİNAN VE BİR YUDUM SU!

100_1271bad18b947c654276b50b60e3d164c9b5-8240

İstanbul devamlı bir su problemi içerisindedir. Bu problemin çaresi asırlar önce Kanuni zamanında Mimar Sinan’ın günlerinde konuşulmuş ve en büyük çare Sinan’la bulunmuştur. İstanbul’un o günkü nüfusu çoğalınca Kanuni Sultan Süleyman Sinan’ı çağırır der ki:

Mimarbaşı’ Halkımız su ihtiyacı içindedir. Bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. Halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için bir şeyler düşünmez misiniz?
Mimarbaşı der ki:

Sultanım siz müsaade buyurun ben İstanbul’un çevresini bir dolaşayım dışarıda mevcut suları İstanbul’a getirmenin mümkün olup olmadığını
bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap veririm. Ve Sinan Ağa atına biner yanına yardımcılarını da alır çekmeceden başlayarak kıyıları dolaşır Beşiktaş’a kadar İstanbul’un kıyılarında dereleri akan suları tespit eder. Bu suların önü örüldüğü baraj yapıldığı takdirde nereye kadar yükselir nereden nereye kemer yapılarak İstanbul’a getirilebilir bunun günlerce hesabını yapar ve Kanuninin huzuruna çıkar.

PADİŞAHLAR 133PADİŞAHLAR 138

 MİMAR SİNAN KABRİ-SÜLEYMANİYE CAMİİ YANI-İSTANBUL

Sultan sorar:

Mimarbaşı İstanbul’a su getirmek mümkün müdür?

Mimarbaşının cevabı:

Belki sultanım mümkündür. Ancak çok ağır bir şartı var.

Nedir o mimarbaşı?

Sultanım altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla ancak İstanbul’a su
gelebilir.

Kanuninin cevabı şu olur:

Mimarbaşı sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. Eğer
mümkünse ben keseleri uç uca değil yan yana dizmeye razıyım. Bunun üzerine Mimar Sinan kolları sıvar ve İstanbul’un dışındaki suları
Kâğıthane civarında belli yerlerde toplar oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul’a getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. Ve Kırk çeşme suları akmaya başlar. O güne gelinceye kadar musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir. O gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara yollara akıtmak istemezler ve ilk defa İstanbul’da lüle dedikleri musluğu çeşmelere koyuyorlar.

0724008230

 SÜLEYMANİYE CAMİİ-İSTANBUL                        ŞEHZADE CAMİİ-İSTANBUL

Su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için Kanuni bir ferman çıkarır der ki: İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır.

Bu umumi kaidenin bir istisnasını da koyar Kanuni. Oda özel olarak Sinan’a iletilir. Denir ki: Sen İstanbul’a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını
getirdin. Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin.

Ve Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinan’ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. Böylece Mimar Sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.

Mimar Sinan Şehzadebaşı Camiini, Süleymaniye Camiini ve Edirne’deki Selimiye Camiini yaptıktan sonra yaşlanır.

100_121104410

SELİMİYE CAMİİ-EDİRNE                                MİHRİMAH SULTAN CAMİİ-ÜSKÜDAR

Devir hep öyle geçmemiştir. İtibarının yüksekte olduğu devirde kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir. Kanuni vefat etmiştir yerine başka padişahlar geçmiştir. Ve Sinan 99 yaşına gelmiştir. Çevresindeki dostları göçtüğü için de kendisi İstanbul’da adeta yapayalnız kalmıştır ve yeni bir nesil yetişmiştir.

Bir gün Sinan’ın kapısına birisi gelip dayanır. Kapıyı çalar. Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar Buyurun der. Gelen meçhul insan Ben Topkapı Sarayı postacısıyım. Sizi divana çağırıyorlar. Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksınız der.
Sinan Ağa bu ihtiyar halinde dostlarının tümünün göçüp gittiği kendisini eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada Acaba Topkapı Sarayına niye çağırılıyorum? Diye bastonuna dayana dayana gider.

Saraya girer orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur: Kadılar ulemalar müftüler o günün vükelası. Sinan’a şöyle derler:Sinan Ağa hakkında şikayet var. Eve su almak yasak olduğu hiç kimse evine özel olarak su almasın diye padişah fermanı olduğu halde sizin evinizde özel su varmış.

Evet der Cihan Padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti. İstanbul’a yaptığım su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım.

O zaman şu müsaadenizi fermanı görelim de ses çıkarmayalım. Kimseye verilmemesine rağmen sizinki devam etsin.

Sinan’ın cevabı şu olur: Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. Fermanım falan yok ama su benim evimde akıyor.

Divan müşkül durumda kalır konuşmalar olur: Sinan büyük hizmetler etmiştir evinde suyu aksın. Oradan başkaları cevap verir: Bu Âl-i Osmana hizmet eden sadece Sinan mı? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır. Ya onların da evine özel su verilsin ya da Sinan’a da bu ayrıcalık tanınmasın.
Divanda uzun münakaşalar olur son olarak verilen karar şudur: Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre Sinan’a verilen
su kesilmeli fakat şimdiye kadar kullandığı suyu fermansız kullandığı için bir cezaya mucip olmamalıdır.

Ve bu karardan sonra Sinan evine gelir. Üzgün bezgin fakat fazla müteessir değil. Çünkü Sinan hizmetini Allah için yapmıştır. Kendisine bir ayrıcalık tanınsın özel bir mükâfat verilsin diye değil.

Ve Sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer. Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki evindeki musluktan su akmıyor. İstanbul’a su getiren Sinan susuz evde vefat eder.

Vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:

Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükâfatını da ahirette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz.

Bir Cevap Yazın