KURAN’DA MATEMATİK SİSTEM İLE ÖLÇÜ VE AHENK
Kur’an-ı Kerim’deki matematiksel verileri ilk olarak inceleyen Abdürrezzak Nevfel’dir. 1970’lerde yaptığı çalışmayla Kur’an’daki bu özelliğe dikkat çekilmiştir. Kur’an’ın kelimeleri edebi üslupta kullanma tarzı var. Ya doğadaki fenomenleri anlamlı kılacak şekilde, ya da birbiriyle uyumlu olacak şekilde bir anlatım söz konusudur.
Kur’an’da, Anne ile Baba kelimesi 117’şer defa geçiyor.
Kur’an’da, Kardeş ile Yakın Akraba kelimesi 96’şar defa geçiyor.
Kur’an’da, Dünya ile Ahiret kelimesi 115’şer defa geçiyor.
Kur’an’da, Ceza kelimesi 117 defa geçerken, Affetmek kelimesi 234 defa geçmektedir.
Kur’an’da, Melekler ile Şeytan kelimesi 88’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Cennet kelimesi ile Cehennem kelimesi 77’şer defa geçiyor.
Kur’an’da, De kelimesi ile Dediler kelimesi 332’şer defa geçiyor.
Kur’an’da, Ağaç ile Bitki kelimesi 26’şar defa geçiyor.
Kur’an’da, İsa kelimesi ile Adem kelimesi 25’er defa geçiyor. (Kur’an’da Hz.İsa’nın durumu, Hz. Adem’in durumuna benzetilir.)
Kur’an’da, İman kelimesi ile Küfür kelimesi 25’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Zekat kelimesi ile Bereket kelimesi 32’şer defa geçiyor.
Kur’an’da, Yarar kelimesi ile Bozma kelimesi 50’şer defa geçiyor.
Kur’an’da, Musibet kelimesi ile Şükür kelimesi 75’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Sıkıntı kelimesi ile Huzur kelimesi 13’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Kadın kelimesi ile Erkek kelimesi 23’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Sevgi kelimesi ile İtaat kelimesi 83’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Adalet kelimesi ile Zulüm kelimesi 15’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Güneş kelimesi ile Işık kelimesi 33’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Zarar ile Yarar kelimesi 9’ar defa geçiyor.
Kur’an’da, Korku ile Ümit kelimesi 8’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Sıcak kelimesi ile Soğuk kelimesi 4’er defa geçiyor.
Kur’an’da, Şarap kelimesi ile Sarhoşluk kelimesi 6’şar defa geçiyor.
Kur’an’da, Yedi Gök tabiri 7 defa geçiyor.
Kur’an’da diyelim ki yüzde 1’lik bir değişiklik yaptınız. Anne kelimesi ile baba kelimesinin toplamı 117’şerden 234 yapar.Yüzde 1’lik değişim durumunda 2 ya da 3 tane anne veya baba kelimesinin geçtiği ayet çıkarılmış olur ki bu da matematiksel veriyi ortadan kaldırır Çünkü Kur’an’da anne ile baba kelimesi aynı ayette kullanıldığı gibi, sadece anne veya sadece baba kelimesinin kullanıldığı ayetler de vardır. Bu durum diğer örnekler için de geçerlidir. Peygamberimiz (s.a.v) için (haşa) Kur’an-ı Kerim’i uydurdu denmesi tutarsızdır. Bu matematiksel verilerden hayatı zorluklarla geçen, en yakınları tarafından yüz üstü bırakılan, bir taraftan dini yayarken diğer taraftan gelen yüzlerce soruya cevap vermeye çalışan, ailevi sıkıntıları (ölümler) göğüsleyen, savaşlar gören, peygamberliğin getirdiği ağır yükün altında olan birinin kazancı olamaz. Kaldı ki o dönemdeki insanların bu verilerden haberleri bile yok. Bu verilerin tesadüf sonucu oluştuğunun söylenmesi de tutarsız bir durumdur. Burada insanüstü bir durum söz konusudur, aynı zamanda Kur’an’ın korunduğunun da bir işaretidir. Kur’an’ın tek bir suresinin bile çıkarılması bu ahengi yerle bir eder. Öyle bir kitap düşünün ki kendi döneminin yanlış bilimsel verilerini ihtiva etmesin, anne rahminden, evrenin derinliklerine kadar kendi döneminde bilinmeyen birçok izahlar yapsın, insanlara rehberlik edip hayatlarına anlam versin ve aynı zamanda herkesin habersiz olduğu matematiksel verileri içersin. Bu anlamda tarihte Kur’an’ın bu özelliklerine benzer değil de, yaklaşan bir kitap dahi gösterin dense öyle bir kitap gösterilemez. Dış Dünya’dan fenomenlerle ilgili örneklere bakacak olursak; Dünya, Güneş’in etrafındaki dönüşünü 365 günde tamamlar. Kur’an’da da ‘’gün’’ kelimesi 365 defa geçmektedir. Bir kelimenin bu kadar çok ve doğru sayıda geçmesinin tesadüf olduğunu söylemek, mantıklı bir açıklama olamaz. Burada Miladi Takvim’de bir yıl 365 gün çekerken, Hicri Takvim’de bir yıl 354-355 gün çeker diyenler olabilir. 365 sayısı sadece takvimle alakalı bir fenomen değil, astronomiyle de alakalı bir fenomendir. Bu sayının üzerine bir takvim inşa edilir veya edilmez. Örneğin Kur’an’daki ibadetler Ay (Hicri) Takvimi’ne göre düzenlenmiştir. Her iki takvimin de kendi içinde bir mantığı vardır. Ay, Dünya’nın etrafında 29,53 günde döner. Bu yüzden Ay Takvimindeki günler 29 veya 30 gün çeker. Kur’an’da ‘’günler’’ kelimesi 30 defa geçer. Ramazan ayının bazen 29 bazen de 30 gün çekmesi bundandır. ‘’Gün’’ kelimesinin tekili 365 defa geçerken, çoğulu 30 defa geçer. Güneş Takvimi de Ay Takvimi de insanlığın tarihin başından beri kullandığı takvimlerdir. İki takvim de bir yerde birbirine yaklaştırılmıştır. Güneş Takviminde bir yıl, Dünya’nın Güneş etrafında 365 günde dönmesiyle oluşuyor ama bir yılın 12 aya bölünmesinin sebebini bulamıyorsunuz. Bununla ilgili bir veri yok. Ay Takviminde 12 ay oluştuğu için burada Güneş Takviminin Ay Takvimi’ne yakınlaştırılması söz konusudur. 12 ‘ye bölme insan tercihidir. Ay Takviminde ise ayların girişi astronomiktir. Misal gökyüzünde Ay’a baktığınızda hilali gördüğünüzde oruç ibadetine başlarsınız. Hac ibadetine de yeni bir Ay şekline göre başlarsınız. Ay Takvimindeki ayların başlangıcı tamamen astronomiyle alakalıdır. Neden 12 ay var diyecek olursak; Ay Takviminde 12 ay olmasıyla Güneş Takvimi’ne en yakın yerde 1 yılı tamamlıyor. Bu da Ay Takviminin, Güneş Takvimi’ne yakınlaştırılmasının sonucudur. İki takvim arasındaki 10 günlük farktan ötürü Ramazan Ay’ı her sene 10 gün geriler. 19 senede bir her iki takvim aynı hizaya gelir. Buna, adını Yunanlı Gök bilimci Meton (M.Ö. 460)’dan alan ‘’Meton Dönemi’’ denir. Kur’an’da ‘’sene’’ kelimesi de 19 defa geçer. Hatta 19. sene kelimesinin geçtiği ayette, Ay ile Güneş’in bir araya getirilmesinden bahsedilir. Ay, Dünya etrafında 29,53 günde döner dedik. Dünya hareket etmeyip yerinde duruyor olsaydı, bu turunu 27 günde tamamlardı. Kur’an’da ‘’Kamer’’ yani Ay kelimesi 27 defa geçer. Senenin bölümleri olan ay, Kur’an’da ‘’şerh’’ (ayırma, açma) olarak geçer. Bu da Kur’an’da 12 defa geçer. Birbirleriyle ilişkili bu sayıların Kur’an’da yer almasının tesadüf olması akla uymayan bir izahtır. İsra 88.Ayet: De ki: ‘’Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.’’
İZMİR’E İLK GİREN KOMUTAN, KIRIMLI YÜZBAŞI ŞERAFEDDİN BEY PATRONA HALİL İSYANI VE HAMAMI