Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the gotmls domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /var/www/vhosts/niyazikaptan.com.tr/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
Şubat | 2013 | Niyazi KAPTAN | Page 55

Kişisel Web Sitesi

Şubat, 2013

TEVEKKÜL MÜ? — ÇALIŞMAK MI?

Güzel bir derede av hayvanları, aslan korkusundan ıstırap içindeydiler çünkü aslan, daima pusudan çıkıp birisini kapmaktaydı. O otlak bu yüzden hepsine fena geliyordu. Hileye başvurdular; aslanın huzuruna geldiler: “Biz sana gündelikle yiyecek verip doyuralım. Bundan sonra hiçbir av peşine düşme ki bu otlak bize zehrolmasın.”dediler. Aslan dedi ki: “Hileye uğramasam, vefa görecek olsam dediğiniz doğru. […]

HÜDHÜD İLE KARGA

Hz. Süleyman (a.s) bir gün büyük bir çadırı kurunca bütün kuşlar gelip hünerlerini birer birer sayıp dökmeye başladılar. Her biri hünerini anlatıyor, sonra diğeri geliyordu. Nihayet sıra Hüdhüd kuşuna geldi. Hüdhüd :   – “Ey ulu padişah, dedi. Ben size küçük bir hünerimden bahsedeceğim.”  Hz. Süleyman :  – “Buyur söyle seni dinliyorum.” deyince Hüdhüd.  —Yükseklerde uçarken […]

AZRAİLİN TUHAFINA GİDEN ŞEY!

Bir gün bir adam koşarak Hz. Süleyman (a.s) huzuruna girdi. Yüzü sararmış, dudakları morarmıştı, adam tir tir titriyordu. Adamın bu halini gören Hz. Süleyman sordu : – “Sana ne oldu nedir bu halin?” dedi Adam soluk soluğa cevap verdi : – “Azrail bana çok tuhaf bir nazarla, hatta hışımla baktı. İçime tarifi kabil olmayan bir […]

GERÇEK AŞK

Ey dostlar! Bu hikayeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti. Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken ana caddede bir halayık gördü. O halayığın kölesi oldu. Can kuşu kafeste çırpınmaya başladı. Mal verdi o halayığı satın […]

ŞEYTANIN İŞLERİ

Dünyadaki her türlü kötülüğün sorumlusu olarak gösterilen şeytanın yolu bir köye düşer, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış. Şeytan, kadını izledikten sonra buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı da annesinin sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış, debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşemiş ve sonunda hepten çözülmüş. Koşarak […]

GELİNCİK VE ÖNYARGI

Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu dogmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs […]

EVLİLİK AĞACI NASIL YEŞERİR

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın […]

LA HAVLE VE LA KUVVETE

Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde “La Havle” (ya sabır!) çekermiş. Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş. — Atlarıma ne oldu? Seyis, cevabı yapıştırmış: — Ne olacak efendim “La Havle” yiye yiye “Vela kuvvete” (kuvvetsiz) oldular.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN VE KARINCALAR

Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş: Dırahta ger ziyân etse karınca Zararı var mıdır ânı kırınca (Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?) Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş: Yarın Hakkın divanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca

KADERİN İCABI

Kenân Rıfâi ye sormuşlar: — Mademki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz? Şu cevabı vermiş: — Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!

Previous Posts Next posts