İBRETLİ HİKAYELER
NECMÜDDİN-İ KÜBRA, ALLAH’I BİLMEYE YÜZ DELİL ARARSIN
Tefsir-i Kebir’in müellifi, büyük âlim Fahreddîn-i Râzî ile maneviyat büyüklerinden Necmüddîn-i Kübra (k.s.), aynı çağda yaşamışlardır. Her ikisi de 13. asrın ortalarında, Doğu’da yetişen güzîde âlimlerimizdendir. Fahreddîn-i Râzî (rh.), Herat ve civarında bozuk inançlar yaymakla meşgul olan, Kerrâmiye gibi cereyanlarla mücadele ediyor, Müslümanları bunların tehlikelerine karşı korumaya çalışıyordu. Bu itibarla, Ehl-i Sünnet dışı, bozuk itikat […]
SULTAN MAHMUD VE BASİT BİR TERCİH
İlk Müslüman, Türk Devletlerinden biri olan Gazneliler Devletinin, en büyük ve değerli hükümdarlarından biri olan ve tarihte ilk defa “Sultan” adını alan “Sultan Mahmut”, İslamı yaymak için Hindistan’a, on yedi sefer düzenlemişti. İşte bu seferlerden birinde, çok şiddetli bir direnme ile karşılaşmış, zafer kazanacağından şüpheye düşmüştü. Tam bu zor durumdayken, Allah’a şöyle yalvardı: – Ey […]
İÇKİ İÇENLERE SOPA VURULSUN
Mansur, bütün Arap âleminde içkiyi yasaklamıştı. Yine de şehirlerde içki içenler görülüyordu. Bunun üzerine, bütün hâkimlere yazı gönderdi ve sokakta sarhoş olarak yakalananlara elli sopa vurulmasını emretti. İbni Herme, Mansur’un önemli bir derdini halletmiş, bir işini çok hoşuna giden bir yolla çözümlemişti. Mansur, İbni Herme’ye “Dile benden ne dilersen” dedi. İbni Herme de der ki: […]
BU DA GEÇER
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, bir köye varır. Karşılaştığı köylülere, kendisine yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, dervişe kendilerinin fakir ve evlerinin de küçük olduğunu söyleyip, onu Şakir diye birinin çiftliğine gönderirler. Derviş yola koyulur. Yolda rastladığı köylülerin anlattıklarından, Şakir’in, bölgenin en zengin kişilerinden olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin […]
30 YILLIK EKMEK
Şeyh Ebu Said Ebu’l Hayr, daha henüz küçükken babası onu almış Cuma namazına götürürken, yolda zamanın manevi reisi Şeyh Ebu’l Kasım Hazretlerine rastladılar. Şeyh, çocuğun babasına: – Bu çocuk kimindir? Diye sordu. O da: – Bizdendir ya Şeyh! Dedi. Şeyh onların yüzüne bakarak, gözleri yaşardı. Sonra da babasına: – Ya Ebu’l Hayr, bizim dünyadan gitme […]
SENMİ BENİ SEVDİN, BEN Mİ SENİ SEVDİM
Şah-ı Nakşibendî hazretleri beni kabul edince, kendilerini o kadar sevdim ki, sohbetlerinden ayrılamayacak hâle geldim. Bu halde iken, bir gün bana dönüp; ” Sen mi beni sevdin, ben mi seni sevdim?” Dedi. “ İkram sahibi zatınız, aciz hizmetçisine iltifat etmelisiniz, hizmetçiniz de, sizi sevmelidir” diyerek cevap verdim. Bunun üzerine: ” Bir müddet bekle, işi anlarsın” […]
BİŞR-İ HAFİ VE BESMELEYE HÜRMET
Bişr-i Hafi. Evliyanın büyüklerindendir. Gençliğinde günah çukuruna düşmüş, yuvarlanıyor, yuvarlandıkça batıyormuş… İçki masalarında sabahladığı bir gecenin, sonunda sarhoş, evinin yolunu tutturmuş, gidiyor, gitmeye çalışıyor. Sağa sola yalpalayarak yürürken yerde üstünde Besmele yazılı bir kâğıt görünce İçi cız ediyor. Eğiliyor, çamurların içinden, Besmele yazılı kâğıdı alıyor. Hiç Allah’ın ismi yerde, çamurlar içinde olur mu? Bin bir […]
YUSUF NABİ-EDEBİN MÜKÂFATI
Osmanlı devrinde yaşamış, arif ve meşhur şair Yusuf Nabi, 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede, devletin ileri gelen paşaları da bulunuyordu. Kafile, hicaz bölgesine girince Hz. Peygamber’i ziyaret aşkı Nabi’yi iyice sardı. Öyle ki, vücudu bir hoş oldu, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Bir gece yarısı kafile, Peygamber şehri Medine-i Münevvere’ye yaklaştı. Kafilede […]
MEHMET AKİF VE AĞLAYAN KOMUTAN
Mehmet Akif her sabah namazı için Sultan Ahmet Camii’ne giderdi. Her seferinde de, yaşlı bir adamın kendisinden önce gelmiş olduğunu görür. Ne kadar erken gelse, bu durum değişmez. Yaşlı adam, mutlaka camiye ondan önce gelmiş bulunurdu. Ancak bu yaşlı pir-i fâni ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaşı dökmektedir. Bundan sonrasını Mehmet […]
ZÜNNUN MISRİ VE GÜVENE LAYIK OLMAK
Tasavvuf tarihinin önemli simalarından Zünnun Mısri (IX. y.yıl), kendisine bir yıl mürit olup hizmet ettikten sonra İsm-i Azam’ı (Allah’ın bütün vasıflarını ifade eden en yüce adı) öğrenmek isteyen Yusuf bin Hüseyin’in arzusunu yerine getirmedi. Bu isteğe gülüp geçti. Aradan tam altı ay daha geçti. Yusuf bin Hüseyin sabırla hizmete devam etti. Bir fırsatını bulup isteğini, […]