İBRETLİ HİKAYELER
EBU YUSUF’UN TATLISI
İmam Ebu Hanife’nin en büyük talebelerinden olan Ebu Yusuf Yakub bin İbrahim (ö.182/798), Abbasiler devrinde Kadı’l-Kudat’lık (baş hâkimlik) vazifesinde bulunmuş, zamanın müçtehidi ve büyük fıkıh bilginidir. Kendisi şöyle bir halini anlatır: “Babam vefat ettiğinde küçük bir çocuktum. Annem beni bir elbise temizleyicisinin yanına teslim etti. Fakat ben oradan kaçarak Ebu Hanife’nin derslerine katılıyordum. Annem beni […]
İKİ ER, BİR HATUN KİŞİ MÜRİTİM VAR
Hacı Bayram Veli, Sultan II. Murat’ın saygı duyduğu manevi önderlerdendi. Hükümdarın Hacı Bayram’a saygısı o derece büyüktü ki ona mürit olanlardan vergi almıyordu. Ama gelin görün ki bütün Ankara halkı Hacı Bayram’ın müridi olduğunu iddia ediyordu. Ankara’da kimden vergi istense “Ben Hacı Bayram’ın müridiyim” deyip işin içinden sıyrılıyordu. Bu durum hükümdara yansıtıldı. Hükümdar Hacı Bayram’a […]
SULTAN’NIN KARŞISINDA EDEP
Bir gün İslâm âlimlerinden Ali Dekkak hazretlerine sordular: – Namazda iken, sinek kovalayan kimse için ne dersiniz? — Allahü Teâlânın huzurundaki edep, Ayaz adındaki bir Türk’ün, Sultan Mahmud-i Gaznevi’nin yanındakinden az olmamalıdır. Şöyle anlatırlar: “Ayaz isminde bir genç, bir gün Sultan Mahmud-i Gaznevi’nin resmi hizmetinde bulunurken, aniden ayakkabısının burnunu salladı. Sultan, Ayaz’ın bu haline şaştı. […]
SULTAN MAHMUD İLE AYAZ’IN TANIŞMASI
Hindistan’da kurulan Türk İmparatorlukları sultanlarından meşhur Gazneli Mahmut bir gün saray ekranıyla beraber ava çıkar. Avda önüne bir geyik çıkmıştır. Gazneli Mahmut geyiği vurmak için peşine düşer ve atıyla geyiği kovalamaya başlar. Bir müddet arkasından gittikten sonra önündeki geyik geri dönüp : – Senin vazifen beni vurmak mı, sen bu iş için mi yaratıldın? Der. […]
HAPİSHANEDE KILINAN NAMAZ
Horasan valisi Abdullah bin Tahir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, valiye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişabur’a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber valiye çıkardılar. Vali dedi ki: – Hepsini hapsedin! Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp: […]
CÜNEYD-İ BAĞDADİ VE GÜNAH
Cüneyt-i Bağdadî Hazretlerinin müritlerinden Ebu Amr şöyle anlatıyor: — Bir gün pazarda gezerken bir güzel kadın görüp tekrar tekrar baktım. Sonra hata ettiğimi anlayıp tövbe, istiğfar ettim. Akşama eve geldiğimde evde bir kadın vardı. Bana: — Efendi bugün yüzünüzü kararmış görüyorum, acaba nedendir, dedi. Ben tenha bir yerde aynayı alıp baktım ki, hakikaten yüzüm sim […]
ALTI YÜZ DİRHEMLİK İP
Bağdat. Dul bir kadın… Altı öksüz çocuğu ve bir de ihtiyar ana. Kadın geçimi sağlamak üzere, hafta boyu el emeği verir, göz nuru döker iplik eğirir, pazara çıkar ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye çalışırdı. Vakti tamam olunca bu dul kadın vefat eder, çocukların bakımı ise ihtiyar kadına kalır. Kadın pazara her hafta çıkamıyor, […]
BASRANIN GÜLÜ; HASAN-I BASRİ
Basra’lı Şem’ûn kendi halinde bir mecusidir. Müslümanlarla içli dışlıdır ve bir sürü güzel haslet edinir. Kimseyle uğraşmaz, yalan söylemez, sözünde durur ve cömerttir. Sonra o gül yüzlü komşusunu (Hasan-ı Basri Hazretlerini) çok beğenir, uzaktan bile görse ayağa kalkar, hürmetle yol verir. Hasan-ı Basri, Şem’ûnun Müslüman olmasını çok ister. Hatta bazı geceler sabahlara kadar yalvarır onun […]
KURTLARIN VAZİFESİ
Bir gün Yusuf-i Bahir ani isminde bir zât kendi kendine; “Bâyezîd-i Bistâmî’nin yanına gideyim. Eğer, açıktan bir keramet gösterirse velî olduğunu kabûl edeyim. Böylece onu imtihan etmiş olayım.” diye düşündü. Bu düşünce ile Bâyezîd-i Bistâmî’nin bulunduğu yere geldi. Bâyezîd-i Bistâmî onu görünce buyurdu ki; “Biz kerametlerimizi, talebelerimizden Ebû Saîd Rai’ye havale ettik. Sen ona git.” […]
HEDİYE
En büyük velilerden biri olduğunda şüphe bulunmayan Beyazıd-ı Bestâmi’yi ölümünden sonra bir dostu rüyasında gördü ve kendisine sordu: – “İlahi huzurda seni nasıl karşıladılar?” Beyazıd-i Bestami cevap verdi: – Bana, “ne getirdin?” diye sordular. Ben de dedim ki : “Bir dilenci bir padişahın huzuruna çıkınca ona ne getirdin diye sormazlar, dile bizden ne dilersen” derler. […]