ELİNİ DEĞİL, AYAĞINI UZATMIŞ
İbrahim Paşa, Şam’da bulunduğu bir gün, Emeviyye Camii’ne gider. O sırada, içerde Şam’ın büyük âlimi Şeyh Saîd el-Halebî (rh.), cemaate ders anlatmaktadır. İbrahim Paşa gelip, Şeyh Sait’in yanına oturur. Ayaklarını uzatmış olan Şeyh, Paşa gelmesine rağmen hiç aldırış etmez. Bu vaziyet İbrahim Paşa’yı çok kızdırır ve hemen camiden ayrılır.
Paşa köşküne geldiğinde, dalkavuklar etrafını çevirerek, onu şeyhe karşı kışkırtırlar. Onların sözlerinin tesirinde kalan Paşa, Şeyh’in hemen yakalanıp kendisine getirilmesini emreder. Fakat askerleri gönderdikten biraz sonra da, yaptığı bu işten pişman olur çünkü bu hareketinin, başına birçok dertler açacağını düşünür ve o kararından vaz geçer. Kendi kendine, onu yakalatmak yerine, hediyeler göndermeyi düşünür. Eğer Şeyh, bu hediyeleri kabul ederse, bir taşla iki kuş birden vurmuş olacaktır. Kısacası; Hem Şeyhi kendine bağlamış olacak, hem de onun halk nazarındaki itibarını düşürecek, böylece Müslümanlar arasındaki nüfuz ve tesirini yok edecektir. Paşa, bu düşüncesini tahakkuk ettirmek için Şeyh’e hemen, 1000 altın gönderir. Vezirine, bu paraları Şeyh’e, talebelerinin ve müritlerinin görüp, duyabileceği bir zaman ve zeminde vermesini tembih eder.
1000 altını alan vezir, doğruca Emeviyye Camii’nin yolunu tutar. Şeyhin talebelerine ders okuttuğunu görünce, kolladığı anı yakalamanın sevinciyle, onlara selâm verir ve yüksek sesle: ” Şu 1000 altını, Paşa hazretleri, ihtiyaçlarınızı görmeniz için size gönderdi’ der.
Şeyh, şefkatle vezirin yüzüne bakar ve sakin bir eda ile şöyle cevap verir: ” Evlâdım! Efendinin paralarını geri götür ve ona de ki: ‘O sana ayaklarını uzatmış, ellerini değil!’
MAHSUR KALAN ÜÇ ARKADAŞIN DUALARI ETME BULMA DÜNYASI