Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the gotmls domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /var/www/vhosts/niyazikaptan.com.tr/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the wp-pagenavi domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /var/www/vhosts/niyazikaptan.com.tr/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
AĞIZA KAÇAN YILAN | Niyazi KAPTAN

Kişisel Web Sitesi

AĞIZA KAÇAN YILAN

Akılı birisi, atına binmiş geliyordu. Uyumakta olan birisinin ağzına da bir yılan kaçmak üzereydi. Atlı onu görüp adamcağızı kurtarmak yılanı ürkütüp kaçırmak için koşmaya başladı fakat fırsat bulamadı. Aklı kendisine yardım ettiğinden pek akıllı kişi olduğundan o uyumakta olan adama şiddetlice birkaç topuz vurdu. O şiddetlice vurulan topuzun acısı, adamı bir ağaç altına kadar kaçırdı.

Ortaya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Adama “ Ey dertli kişi bunları ye” dedi. “

Beyim, ben sana ne yaptım, bana ne kastın var? Eğer bana hakikaten bir kastın varsa vur kılıcı, birden kanımı dök! Sana çattığım saat ne menhus saatmiş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene! Dinsizler bile kimseye suçsuz günahsız, az çok bir şey yapmadan böyle eziyet etmezler, bu cezayı caiz saymazlar” diyordu. Söz söylerken ağzından kan geliyordu “ Yarabbi cezasını sen ver!” diye bağırmakta, her an ona kötü söylemekte, lanet etmekteydi. Atlı ise “ Bu ovada koş.” Diye onu dövüyordu. Adam, topuz acısıyla atlının korkusundan yel gibi koşmağa başladı. Hem koşuyor, hem yüzüstü düşüyordu. Karnı toktu, uykulu ve gevşemiş bir haldeydi.

Ayağında, yüzünde yüz binlerce yara vardı. Atlı o adamı akşam olana kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı. İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı. O yılanı görünce kendisine iyilik eden atlıya secde etti. O kapkara çirkin ve heybetli yılanı görünce bütün dertlerini unuttu. Dedi ki: “ Sen, bir rahmet Cebrail’isin, ne kutlu saatmiş ki beni gördün.

Ölüydüm, bana yeni bir can bağışladın. Sen beni analar gibi aramaktayken, ben eşekler gibi senden kaçıyordum. Eşek sahibinden eşekliği yüzünden kaçar. Hâlbuki sahibi, iyiliğinden dolayı onun peşine düşer. Bir parçacık olsun bu hali bilseydim böyle abes sözler söyleyebilir miydim? Ey iyi ruhlu eğer bana bu hali kinaye ile bile olsa çıtlatsaydın seni bir hayli överdim.

 Atlı “ eğer ben bunu biraz çıtlatsaydım derhal yüreğin su kesilir ödün patlardı. Yılanı anlatsaydım korkudan canın çıkıverirdi.”

 

Bir Cevap Yazın