ZİKİR KALPTEN OLMALI
Cüneyt-i Bağdadî Hazretleri, Fırat nehrinin kenarında dolaşıp duran bir adam görüp ne aradığını sordu. Adam:
— Nehrin karşısına geçeceğim ama nasıl geçeceğimi bilemiyorum. Bir kayık gelir diye bekliyorum, dedi.
Cüneyt-i Bağdadî:
— Ben seni karşıya geçireyim istersen, deyince, adam yanında kayığı olmadığını hatırlatarak nasıl geçireceğini sordu.
Hazreti Şeyh:
— Ben seni zikirle geçireceğim. Yalnız sen benim söylediğimi söylemeyecek, sadece şeyhin dediği gibi diyeceksin, buyurdu ve adamın elinden tutup suyun üzerine doğru yürümeye başladı.
Nehrin üzerinde yürürlerken Şeyh, «Allah! Allah!» diye zikrediyor, adam da sadece şeyhin dediği gibi diyerek yürüyordu. Nehri ortaladıkları bir sırada adam, kendi kendine:
— Ben niye böyle söylüyorum. Ben de Allah! Allah! Derim. Nasıl olsa yürüyoruz, diye düşünerek, «Ya Allah, Ya Kadir!» diyerek zikre başlamasıyla suyun içine dalması bir oldu.
Cüneyt-i Bağdadî Hazretleri, adamı suda boğulmaktan kurtardı ama adam hayli korkmuştu. Adam, yine şeyhin dediği gibi demeye başladı ve nehri sağ salim geçtiler.
Karaya çıktıktan sonra, Şeyh:
— Ben sana boşuna mı öyle söyletiyorum. Hiç sende Allah’ı zikredecek ağız var mı? Sen benim söylediğimi niçin terk ederek başımıza iş çıkardın? Buyurarak, Allah’ı zikretmek için sadece dilin değil, kalbin de olması lâzım geldiğini işaret etti.
ZEKÂNI BOŞ YERE KULLANIYORSUN PADİŞAHIN İŞİ NE?