O KENDİNİ TANITTI
Kanunî, bir gün kayıkla Boğaz’da gezmeye çıkmıştı. Ortaköy hizasına gelince kıyıya yanaşıp, bir adam göndererek Yahya Efendiyi çağırttı. O da yanında bir ahbabı ile gelip kayığa bindiler. Birlikte giderlerken, Yahya Efendinin ahbabı, devamlı olarak Kanunî’nin parmağında bulunan çok kıymetli bir yüzüğe bakıyor ve bu bakış dikkati çekiyordu. Kanunî bu hâli fark edince, parmağındaki o kıymetli yüzüğü çıkarıp; -Siz galiba, bunu merak ettiniz, alıp daha yakından, bakıp inceleyiniz, dedi. O zat yüzüğü aldı. Evirip çevirdikten sonra, denize atıverdi. Yahya Efendi hariç, kayıkta bulunanlar çok hayret ettiler. Biraz sonra o kişi inmeği arzu etti Padişah, kayıkçıya; -Kıyıya yanaş, dedi. Kayık kıyıya yanaştı. O zat, ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultana uzattı. Avucunda biraz önce denize attığı yüzük vardı. Yahya Efendi hariç, kayıkta bulunan herkes, yine çok hayret ettiler. Kanunî, elini uzatıp yüzüğü alınca, o zat birdenbire gözden kayboluverdi. Kanunî, Yahyâ Efendiye dönüp; -Ağabey, ne oluyor, bu olanlar nedir ki? Dedi. O da; -Efendim gördüğünüz, Hızır aleyhisselâm idi, dedi. Bunun üzerine Kanunî; -O hâlde, bunu ne için, daha önce demediniz, bizi niye tanıştırmadınız?” deyince, Yahya Efendi; -O kendini, tanıttı hünkârım, lâkin siz tanımakta, geç kaldınız, buyurdu.
KİMSE KİMSENİN RIZKINI YİYEMEZ TERZİ KUSTO