GÜREŞE VAR MISIN?
Kanuni devrinde Avrupa’dan İstanbul’a yaman bir güreşçi gelmiş. Dünyaya hükmeden bir padişahın şehrinde herkese meydan okuyor.
—Hodri meydan, çekiyormuş.
Bunu duyan Kanuni, Çırağan’a dergâha gitmiş. Selam kelâm ve hoş beş faslından sonra Yahya Efendi’ye:
– Ağabey, demiş, Avrupa keferesinden bir pehlivan gelmiş, bizimkilere meydanı dar edermiş. Merak ettim gidip seyredeceğim, uygunsa sizde de gelin.
Yahya Efendi.
—Hay hay, neden olmasın. Kul Allah’ın, kudret Allah’ın. Gidelim seyredelim, demiş.
Güreş Yeniköy’deymiş. Avrupa’dan gelen pehlivan önüne geleni deviriyor, devirdikçe de padişaha ve seyircilere bakarak böbürleniyormuş. Bir iki üç demekle bitmemiş, gelenin sırtı yeri öpüyormuş. Yahya Efendi sonunda dayanamayarak Kanuni’ye:
-Gayretim kabardı kardeşim. Bir de ben güreş tutacağım bununla, diyerek ayağa kalkınca,
Kanuni:
-Ağabey, ne yapıyorsun? Adam insan değil sanki dev… Diyene kadar, Yahya Efendi, sarığını cübbesini sıyırarak :
-Meydan Hüdanın, diyerek mindere yürümüş ve önüne geleni deviren Avrupalı Pehlivana:
– Evlat, dinine imanına bir güreş tutalım seninle var mısın?
Avrupalı Pehlivan, tuhaf bir şaşkınlık içinde:
– Bre baba, etme. Elimi boşlukta savurtma benim. Senin nerenle güreş tutacağım ben? Var git yerinde otur sen.
Yahya Efendi:
-Evlat, havanı boş yere harcama, hamleni yap sen. Seninle güreş tutmadan şuradan şuracığa gitmem ben. Yalnız şartımı söyledim. Dinine imanına bir güreş tutacağız seninle. Yenilirsen, sen benim dinime geleceksin, yenersen, ben senin dinine varacağım. Var mısın?
O güne kadar sırtı yere gelmeyen Avrupalı Pehlivan:
-Varım, demesiyle birlikte kepçeleme bir dalış yapmış.
Niyeti, kendisine meydan okuyan bu tatlı yaşlıyı tek eliyle havada gezdirip tozdurduktan sonra sırt üstü mindere uzatıvermekmiş ama Yahya Efendi’yi yerinden oynatamamış. Bir, beş, on hamle, fakat faydası olmamış. Avrupalı Pehlivan köpürdükçe köpürerek:
-Baba, pes doğrusu pes. Senin paçandan tutmaya bile mecalim kalmadı, hamle senin, diye teslim olunca, Yahya Efendi:
-Ya Hayyyyy! Diyerek öyle bir dalış yapmış ki, daha evvel hiç kimsenin deviremediği pehlivanın sırtı anında yeri bulmuş.
Yahya Efendi, sağ elini yenik pehlivanın kalbinin üstüne koyarak:
-Sözünü yerine getirecek misin evlat? Diye sormuş. Kan ter içinde kalan, ne olduğunu anlamayan Avrupalı Pehlivan:
– Ya ya, ya hay! Demiş. Ve Müslüman olmuş.