EBUL VEFA HAZRETLERİ
İstanbul’un alındığı, Bizans’ın yıkıldığı yıllardır. Ama Akdeniz huzursuzdur hâlâ. Rodoslu çapulcular, Akdeniz’in çıbanıdırlar. Evet, bu adada güzel üzüm yetişir ve nefis zeytin olur. Ama ada sakinleri bağla bahçeyle uğraşmaz. Ticaretten ve sanattan da uzaktırlar. İyi bildikleri tek iş vardır: ‘Yol kesmek!’
O yıllarda Rodoslu haydutlar ticaret gemilerini yağmalar, sahil köylerini basarlar. Zahmetsiz kazandıklarını saza, şaraba yatırırlar. Liman kenarındaki batakhaneler eşkıya kaynar. Bu işret hanelere abone olabilmenin tek yolu vardır: Daha fazla soygun yapmak, daha fazla can yakmak.
İşte günün birinde, içinde Ebûl Vefa hazretlerinin de bulunduğu hac kafilesi şakilerin saldırısına uğrar. Mübareğin kaybedecek bir şeyi yoktur. Hepsi üç beş ölçek hurma, birkaç testi zemzem. Ama korsanlar insan sarrafıdırlar. Müminlerin ona gösterdiği hürmeti gözden kaçırmazlar. Böylesi asil biri, çok para etse gerektir. Öyle ya, Osmanlı âliminin uğruna neler vermez ki?
DAĞ BAŞINDAMI, ŞEHİRDEMİ DAHA KOLAY? ZİNDANI AYDINLATAN NUR