BAYKUŞLAR VE NUŞİREVAN
Adaletiyle ünlü İran Hükümdarlarından Nuşirevan tahta geçtiği ilk yıllarda, halka karşı o kadar zalim ve gaddarca davranmış, o kadar zevkine düşkünmüş ki, millet artık canından bıkar hale gelmiş, en ufak ses çıkaran olsa kellesi gidermiş. İşte bu zalim hükümdar Nuşirevan, bir gün maiyetiyle beraber ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki bir de veziri vardı. Avlanırken bir ara diğerlerinden ayrılan hükümdar, yanında veziri olduğu halde bir suyun başına varıp, atından indi ve bir müddet istirahate çekildi. Yeşillikler üzerinde otururlarken, iki baykuş gelip yakınlarına kondu ve ötmeye başladılar. Baykuşların o nağmeleri Nuşiveran’ın hoşuna gitmiş olacak ki, vezirine: “İnsan şu kuşların dilinden anlasa da, ne dediklerini bilse… Kim-bilir bu kuşlar şimdi neler söylüyorlardır?” Dedi. Vezirin, derdini anlatması için büyük fırsat doğmuştu: “Sultanım, ben bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eğer müsaade eder ve beni bağışlarsanız, bu kuşların ne söylediklerini size bildireyim” dedi. Nuşirevan, hayretle: “Gazabımdan emin olabilirsin, anlat” dedi. Vezir: “Sultanım, affınıza sığınarak arz ediyorum. Bu kuşların birisi, diğerinin kızını oğluna istiyor. Öbürü de; tabiiyeti icabı kızımı sana veririm, yalnız başlık parası olarak bir harabe isterim, diyor. Oğlanın babası ise bu halinden memnun vaziyette; Deliye bak, Nuşirevan hükümdar olduğu müddetçe, ben sana bir değil, on harabe veririm. Yeter ki sen kızı oğluma ver diyor. İşte padişahım, kuşların konuştukları bundan ibarettir” dedi. Nuşirevan vezirinden memnun olmuştu, ne demek istediğini anladı ve avdan sarayına dönerek, o andan itibaren hal ve vaziyetini tamamen değiştirdi. Öyle adil, Öyle halkını gözetir oldu ki, öleceği zaman Nuşirevan’ın memleketinde bir tane harabe kalmamış, her yer mağrur ve müreffeh olmuştu.
NECMÜDDİN-İ KÜBRA, ALLAH’I BİLMEYE YÜZ DELİL ARARSIN BİR SALTANAT Kİ DEFİ HACETE DEĞİŞİLİYOR