Kişisel Web Sitesi

DEFİNE KENDİ EVİNDEYMİŞ

Bağdat’tan kalkıp ta Mısır’a kadar gitti. Mısır’ı görünce sırtı kaşındı. Sıkıntısını gidermek için hatifin vadine ümitlenerek Mısır’a gitti. Hatif falan mahallede falan yerde gömülü pek nadir, pek değerli bir define var demişti. Oraya kadar gitti ama az çok hiçbir geçinecek parası pulu kalmadı. Halktan dilencilik etmeye niyet etti. Fakat yüzü tutmuyor, utanıyordu. Sabretti, üzülüp durdu. Derken yine açlıktan kıvranmaya başladı. Dilencilikten başka bir çaresi kalmadı. Dedi ki: geceleyin yavaş, yavaş çıkarım: karanlıktan görünsem de o suretle dilenirim.

Gece kuşu gibi geceleri Allah’a zikrederim, elbette bir kapıdan yarım dirhem bir şey elde ederim. Bu düşünceyle taraf, taraf gezmeye başladı. Bir zaman utangaçlığı mevki mani oluyor, bir zaman da açlık, kendisine hadi iste diyordu. Gecenin üçte biri geçinceye kadar isteyeyim mi yoksa dudaklarım kuru bir halde uyuyayım mı? Diye bir ayağını ileri atmada bir ayağını geriye çekmedeydi.

Ansızın o adamı sokakta bekçi yakaladı.

Dayanamadı, bir hayli yumrukladı, sopayla dövdü. O karanlık gecelerde halk hırsızlardan çok zarar görmüştü. Bekçi o korkunç ve menhus gecelerde hırsızları iyiden iyiye araştırmadaydı. Halife geceleyin kimi sokaklarda dolaşıyor görürseniz benin adamlarından, akrabalarımdan bile olsa yakalayıp elini kesin demişti.

Padişah bekçiyi iyice tehdit etmiş, neden demişti, hırsızlara böyle merhamet etmektesiniz? Neden onların yalarına kanıyorsunuz yahut neden onlardan rüşvet alıyorsunuz? Hırsızlara ve her menhus adama acımak zayıfları vurmak ve onlara merhamet etmektedir. Kendine gel de bu sıkıntı yüzünden öç almadan vazgeçme. O sıkıntıya o eziyete pek bakmada umumimi sıkıntıyı umumi eziyeti gör.

Şerri defetmek için ısırılan parmağı kes at. Bedeninin helak olacağına zulme uğrayacağına bak. Tesadüf bu ya o günlerde hırsızlar pek çoğalmıştı. Pişkin, ham birçok hırsız belirmişti. İşte bekçi o adamı böyle bir zamanda yakalamış. Sayısız kötek atmış, sopayla iyice dövmüştü. O yoksul dövme doğruyu söyleyeceğim diye bar, bar bağırmaya başlamıştı. Bekçi dedi ki. Peki mühlet verdim söyle ne hileye çattın bakalım?

Divan ehli, bekçiyi kınamışlar, neden hırsızlar bu zaman çoğaldılar? Bu çokluk senin ve senin gibilerin yüzünden. Önce çirkin ve pis arkadaşlarını göster. Yoksa hepsinin öcünü senden alırız. Bu suretle her mal sahibinin altını da emin olsun demişlerdi.

Adam ağız dolusu yeminlerden sonra ben ne ev yakan birisiyim ne yankesici. Ben ne hırsızım ne zalim. Ben Mısır’da garip bir Bağdatlıyım dedi.

Rüyasını, rüyada hatifin kendisine bir define haber verdiğini söyledi. Bekçinin gönlü rahatlaştı, adamın doğru söylediğini anladı. Yemininden doğruluk kokusu gelmekteydi. Sözünden, içinin çörekotu gibi yandığı anlaşılıyordu. Gönül doğru sözden huzur ve sükûn bulut susuzun suyla hararetini teskin etmesi gibi. Ancak bir illete tutulmuş olan mahcup gönül doğruyu anlamaz. O, peygamberlerle, ahmak bir adamı bile ayırt edemez. Yoksa mahallinden kopup gelen o haber aya bile gelse onu ikiye böler. Ay ikiye bölünür de o hicap altında kalmış gönül bölünmez. Çünkü o sevgili değildir. Onu Allah reddetmiştir. Bekçinin gözleri yaşardı, bir kaynak oldu adeta.Bekçi evet sen ne hırsızsın ne kötü bir adam. İyi bir adamsın ama aptalsın, ahmaksın.

Bir rüyaya inanmış bir hayale kapılmış bu kadar yol aşıp buralara gelmişsin. Aklın yok galiba. Ben yıllardır bir tevile Bağdat’ta bir define var filan yerde filan mahallede gömülüdür. Diye görürüm. Der demez adam kendine geldi çünkü bekçi kendisinin mahallesini söylüyordu. Bekçi sözüne devam etti. Yürü derler filanın evinde o define. Adam büsbütün ayıldı.

Çünkü o düşman kendisinin evini ve adını söylemekteydi. Bekçi söylüyordu: ben defalarca bu rüyayı gördüm Bağdat’ta böyle bir define var dediler de bu hayale kapılıp yerimden bile kıpırdamadım. Sense hiç usanmadan bir rüyaya kapılıp buralara kadar geliyorsun. Ahmak adamın rüyası da aklınca olur. Aklı gibidir değersizdir bir şeye yaramaz. Bil ki aklı ve ruhu da zayıf olduğu için kadının rüyası erkeğin rüyasında daha aşağıdır daha değersizdir.

Aklı kıt ve ahmak adamın rüyasında bir kıymet olmaz. Akılsızlıktan ne çıkar yel gibi bir rüya. Adam kendi kendine define evindeymiş de neden yoksulluktan feryat ederim. Definenin başında ne kadar gaflet içindeymişim ne kadar da perde ardındaymışım gözüm örtülüymüş dedi. Bu muştuluktan sarhoş oldu, derdi kalmadı. Dilsiz dudaksız yüz binlerce hamd okudu.

İçinden nasibine ermek için bu sıkıntıya uğramak lazımmış hâlbuki abıhayat benim meyhanemdeymiş. Yürü ben yüce bir nimete nail oldum kendimi müflis sanıyordum. O körlüğe rağmen bu nimeti buldum. İster bana ahmak de ister aşağılık bir adam o define benim oldu ya sen dilediğini söyle. Ben şüphesiz olarak muradımı gördüm. A kötü ağızlı sen ne istersen söyle. Ey ulu er sen bana dertli de. Sence dertliyim ama kendimce hoşum ben eğer bu iş aksine olsaydı da sana gül bahçesi bana hor hakir bir yer kesilseydi vay bana.

Bir Cevap Yazın